Yıllar sonra ilk kez İnönü'de şampiyonluk havası esmeye başladı. Olur olmaz bilinmez ama Beşiktaş hem sahada, hem tribünde çok ciddi görünüyor. Maç başlamadan önce Tello'yu kenarda, Serdar Özkan'ı sahada görünce Beşiktaş'ın 10 kişi oynayacağı izlenimine kapıldım. Çünkü Serdar bu takıma girdiği günden bu yana patinaj yapmaktan başka hiçbir şey üretmiyor da. Beni ilk kez yanılttı. Demek ki kendini masaya yatırmış ve reform yapmaya karar vermiş. Bu Serdar ilk 11'de veya sonradan girip böyle oynarsa geri kalan maçlarda Denizli'nin önemli bir silahı olur. Golün asistini o yaptı. Sağ taraftan ilk kez adam gibi bindirmelere imza attı. Sanırım oyundan alınırken seyirci tarafından ilk kez içtenlikle alkışlandı. Biliyorsunuz Beşiktaş'ta ocak ayından bu yana Ernst diye biri var. Adam takıma girdiği günden bu yana orta sahanın tapusu onda. Ernst sahadayken, "oynasam ne olur, oynamasam ne yazar" diyen Cisse bile futboldan zevk almaya başladı. Hayrettir Cisse'yi ilk kez yarım vites yükseltmiş temposuyla izliyorum. Beşiktaş'ın zorlu Kayserispor önünde kaçırdığı gollerin haddi hesabı yoktu. Rekor kıran da Bobo'ydu. Dört net gol pozisyonda hat-trick yapabileceği bir geceyi "sıfır" çekerek bitirdi. Yusuf'a gelince... İnanılmaz bir oyuncu. Rakibi göbeğinden delerek geçiyor. Oyunu sağa sola öylesine yönlendiriyor ki Türkiye'nin yerli tek 10 numarası. Beşiktaş eğer sezon sonunda ipi göğüslerse, şu kısacak sürede inanın rolü büyük olacak. O kadar golün kaçtığı maçta tek golün sahibi de doğal olarak Yusuf oldu.
Hak eden kazandı Kayseri yaklaşık 58 dakika sahada 10 kişi kalmasına rağmen yenilgiyi kabullenmeyen bir futbol oynadı. Aslında Beşiktaş savunması net pozisyon vermemesine rağmen Kayseri 90 dakikayı her an Beşiktaş'ın canını sıkabilecek şekilde bitirdi. Beşiktaş'a yakışmayan tek şey, maçı çok farklı değil tek farklı galip bitirmesiydi. Evet, tek gol vardı ama maçı kazanmayı hak eden taraf şampiyonluk havasına giren Beşiktaş'tı.