F.Bahçe'nin Türkiye Kupası "hasreti" geyiklerinden bıktık usandık! Yok, 26 yıllık hasretmiş, bir türlü alınamıyormuş filan. Buna bir de 102 yıllık UEFA Kupası hasretini de koyarsak muhabbet iyice Türk filmine dönecek! Topçular parayı alacak, yöneticiler reklam yapacak, hasret kısmı taraftara kalacak. Neyse gelelim maça...Bülent Uygun, bir önceki F.Bahçe maçının aksine daha kontrollü bir takımla sahaya çıktı. Orta alanı kalabalık tutan Uygun, sarı-lacivertlilerin usta ayaklarını kâh pas yaparak kâh faul yaparak durdurmayı planlamıştı. Sakın yanlış yazdığımı zannetmeyin; Sivaslı futbolcular sert futbolla özellikle Alex'i oyundan düşürmeye çalıştı. İlk yarıda iki takım adına da öyle goller kaçtı ki inanın bizim Erenköy'deki halı saha maçlarında kaçmaz! Pozisyonlar iyi, son vuruşlar inanılmaz kötü! Hele Deniz ve M. Erdoğan'ın kaçırdıklarını görmeliydiniz. Gerçi Deniz kolayı atamazken zor bir golü attı, durumu kurtardı. Bu Sivas, F.Bahçe'yi ancak şans eseri yener. Başka türlüsü futbolun kitabına aykırı! Büyük takım olmak için daha 40 fırın ekmek yemeleri lazım.
Aragones önem veriyor! Mehmet Yıldız'a da bir haller olmuş. Bir türlü büyük bir takıma transfer olamamanın verdiği yılmışlık var üzerinde. Sivas'ın sert futboluna hakem Fırat Aydınus göz yumunca hem sarı-lacivertli futbolcular hem de tribünler çileden çıktı. Hıncal Uluç ağabeyin, "Şükrü Saracoğlu Stadı'nda F.Bahçeli oyunculara ikinci sarı kart çıkmıyor" sözü hakemleri baskı altına almış görünüyor. F.Bahçe takım olmaya başladı. Sadece yıldızların ayaklarına bakarak futbol oynamıyorlar. Herkes koşuyor, mücadele ediyor. Aragones, Avrupa'ya gitmenin en kestirme yolu olan Türkiye Kupası'na büyük önem veriyor. İddiam hâlâ devam ediyor; F.Bahçe'nin bu sezon alabileceği tek kupa, Türkiye Kupası... Hasret mi, yemişim hasretini! Kazanılabilecek başka kupa yokta ondan...