Galatasaray yine riski yüksek bir maça çıkıyor. Sıkıntılı geçen lig maçlarının ve teknik direktör değişikliğinin ardından yine bir Avrupa maçı galibiyetiyle moral buldular. Bunda şaşılacak bir şey yok. Performans tablosu ve istatistikler Galatasaray'ın Avrupa ayağının daha güçlü olduğunu kanıtlıyor. Benfica maçının tamamına yakın bir kısmında ve Almanya'da lig lideri Hertha'nın karşısında sergilenen futbol bu ekibin neler yapabileceğinin göstergesidir. Ya Bordeaux maçı? Ne ki bu durum Türkiye'de değişiyor. Avrupa maçlarında karşı karşıya gelinen ekipler kontrollü oynuyor, topu dolaştırıyor, futbolun inceliklerinden dem vuruyorlardı. Vursunlardı; bu Galatasaray'ın işine geliyordu. Şunu hep yazdım, söyledim... Boş alan ve topu kullanacak 'yer' bulduğunda Galatasaray'ı yenmek son derece güçleşiyor. Anadolu takımları bu görüntüsünü bozacak ne varsa yapıyor Galatasaray'ın. Yıldızlarını durduruyor, dahası yıldırıyor. Pres ve sert oyunla karambol futbolunun olanaklarından 'iyi' yararlanıyorlar. Bu da bir taktik. Rakibi bozar, futbol oynamasını güçleştirir -Eskişehir maçını hatırlayın- sonra zaten gol bulursun.
Göstergeler olumsuz Yıldızlar söz konusu olduğunda; ligin en teknik ve akıllı adamlarından Lincoln'ü Konya'da oynatabilecek mi? Bordeaux maçındaki efektif adam bu kez hiç yapmadığını yapıp deplasmanda! takımının önderliğini üstlenebilecek mi? Mevzu 2007'deki Trabzon maçı ve Ankara deplasmanından beri muğlaktır. İleride baskı kuran ve geriye dönmeyi çabuklaştırmış bir Galatasaray, Anadolu takımları karşısındaki bu kilitlenmişliğini ancak böyle çözebilir. Konya deplasmanında Galatasaray'ı bu zamana kadar gördüğünden daha sıkı bir 'baskı' bekliyor. Galatasaray bunu ancak prese karşı koyacak bir soğukkanlılık, iyi top kullanarak -o özlenen pas trafiği- ve gol kaçırmayarak aşabilir. Defansta ve orta sahadaki zafiyetin ilacı gerideki boş alanların erken kapatılmasına dayalı olacaktır. Deplasman maçlarındaki göstergeler olumsuz ama Galatasaray artık kaybetmeyi defterinden silmek durumunda.