Ben futbol oynamayı seviyorum bir kere. O sevginin üzerine mesleğime duyduğum saygıyı, bağlılığı ekliyorum. Önünde sahaya çıktığım kulübüme takım arkadaşlarıma saygımı ekliyorum. Yoksa hayat tek başına futbolun oyun olarak sahada görünen yüzünden ibaret değil." Bu sözler Bülent Korkmaz'ın. 2003'te yaptığımız söyleşide geçmişti bu cümleler aramızda. Aramızdan bir su gibi akan cümleleri tutacak bir mecra bulabilir miydi ki... İşte bu mecra Galatasaray'dır bugün. Gün bugündür yani. Yeni görev almış bir teknik direktörün klasiğidir; "Elimde sihirli değnek yok!'' Söz konusu Galatasaray'dır ve birilerinin elinde sihirli değnek olmasına hiç gerek yok. Durum ayan beyan ortada; bir aklı selim, ligin bu en efektif takımını şampiyonluğa, Avrupa'da en üst düzey başarıya taşıyabilir. Her şeyi yerli yerine koyarak ama... Bu olmazsa olmazın farkında mıdır Korkmaz? Kesinlikle. Geri dörtlüdeki iki kayba -Emre ve Servet- rağmen hem de. Şimdi zorlu bir sürece girdi 'Cesuryürek!'
Hesabı bırakacak Öncelikle geçmişin hesabını kitabını bırakacak. Böyle bir hesabı yoksa zaten mesele yok. Önümdeki maçlara bakıyorum diyecek. Ve fakat "Yoksa hayat tek başına futbolun oyun olarak sahada görünen yüzünden ibaret değil'' sözlerinde olduğu gibi davranacak, taktik anlayışının yanında, hırsı, mücadele isteği... Herbiri aynı kapıya çıkan bu sözcüklerin içini dolduracak bir mesai koyacak ortaya. Evet, bunların hepsini yapacak Bülent Korkmaz. Futbol oynadığı dönemlerde "gönderiliş'' biçimlerine ilişkin yaşadığı sıkıntıları unutacak. O dönemde nasıl unutup, çağrıldığı yerden kopup gelip o enerjiyi nasıl sakınmasız ortaya koyduysa, yine aynısını yapacak. İtalya'da "yaşlandı artık!'' tepkilerine göğüs gerilmiş ve Baressi için şöyle şeyler söylenmişti vakt-i zamanında; "O Milan'ın gönderlerine çekilmiş bayrak gibidir. Onu oradan indirmeye kimsenin gücü yetmez!'' Biz Metin Oktay'ı unutamıyoruz, İtalyanlar Baressi'yi, İspanyollar Barnebau'yu, Brezilyalılar Pele'yi, Arjantinliler Maradona'yı... Unutmamak ve unutturmamak için... Şimdi de Bülent Korkmaz. Haydi bakalım...