Hangisine bakacağını şaşırıyor insan. Birkaç gün önce Antalyaspor'a yeniliyorsunuz, gidip UEFA'da bir takımla dişe dişe, kora kor oynuyor ve puanla dönüyorsunuz. İlk 20 dolmadan Kewell eğer biraz daha antrenmanlı olup o topu kaleci yerine filelere yollayabilseydi, başka şeyleri konuşuyor olacaktık şimdi. Ama bu maç, defansın önündeki Mehmet Topal'la Bordeaux cevvalleri arasında geçti dersem abartmış olmam. Yıldızlardan beklentim farklıydı bu maçta. Çıkıp mücadelenin taçlanmasını sağlayacaklardı. Ama teker teker terk ettiler sahayı yerlerine daha diri arkadaşlarını bırakıp. Günler önce Bordeaux Teknik Direktörü Blanch "Oldu olacak berabere bitirelim maçı!" diye bir espri yapmıştı. Öngörüsü tuttu herhalde. Maç sonu demeç veren Skibbe şöyle bir şey söylüyordu: "Biz buraya saklanmaya gelmedik!" Nefis yaklaşım. Ruhumu okşadı. "Korkmadan, takır takır topumuzu oynamaya geldik" diyesiydi Alman teknik adam. Galatasaray'ın neler yapabileceğini sezmiş olmalı. Belki sezdiği sarı-kırmızılıların Avrupalı yanını görmüş olmalı Skibbe. (Werder Bremen'e 5 çakan da bu takımdı.)
G.Saray avantajlı Skibbe, ilk defa memnuniyet belirten şeyler söylüyordu takımı için. Sıkıntılı süreçleri ne zaman atlatacağını bizden çok o düşünüyor olmalı. Şimdilik bu bir puanın yeterli olduğu görüşünde. Oysa Galatasaray'ın kendisini ortaya koyacağı maçlar bunlar işte. Daha fazla risk alıp, çizgi savunmanın zaafiyetinden yararlanarak bu maçtan farklı bir skorla ayrılması işten bile değildi sarı-kırmızılı ekibin. Ama Baros'un sakatlığı, Lincoln'ün düşük performansı galibiyeti yakalamasını engelledi G.Saray'ın. Zor bir ekip Bordeaux. 75'inci dakidan sonra adeta ceza sahası üzerine mıhladı sarı-kırmızılı ekibi. 90+3'te eğer daha şanslı olsalardı gol bulmaları mümkündü. Ama orta sahanın ve defansın üstün gayreti engelledi bunu.. İkinci maç bundan daha çetin geçecek. Ama söyleyeyim: İbre Galatasaray'dan yana.