2009 Galatasaray'a yaramadı. Oynadığı altı resmi maçta sadece bir galibiyet alabildi, buna karşın üç beraberlik, iki de yenilgi yaşadı. Altı maçta 5 gol atarken kalesinde 6 gol gördü. Oysa Galatasaray 2 gol ortalamasıyla oynayan bir ekipti. Ve bu performansı sonucu Fortis Türkiye Kupası'na veda etti, ligde liderle arasındaki puan farkı 1'den 5'e çıktı. Umutsuzluğu körükleyen ise alınan sonuçlar kadar, ortaya konan futboldu. Bu vahim tablonun çeşitli sebepleri var. Yönetimin transfer taksitleri ve primleri vaktinde öd eyememesi. Ödeme yaparken yabancılara öncelik tanınması. Skibbe'nin başta Lincoln olmak üzere yabancı oyunculara daha yakın durması.
Artık maç öncesi ısınırken bile yaşanmaya başlanan sakatlıklar. Futbolcuların tedavi sürelerinin uzaması. Kewell, Lincoln gibi "Takımın yarısı" nitelendirmesini hak eden ayakların yokluğu... "Biz iyi takımız, nasıl olsa toparlarız" havasının yarattığı konsantrasyon bozukluğu vs... Ama böyle başlaması, 2009'un böyle gideceğinin de işareti değil kuşkusuz. Bir kere, varlığıyla takımı rahatlatan, soğukkanlılığı ile sahadaki "gizli kaptan" olan Kewell kadroda. Artı, Lincoln ilk 11'de. Buna takımın Avrupa Kupası maçlarına daha iyi motive olduğunu da eklersek ben bugünkü maçtan umutluyum. Galatasaray, 4 gol yediği ağır Eskişehirspor maçı sonrası Olympiakos'u mükemmel bir futbol sonrası mağlup etmiş ve çıkış evresine girmişti. Bordeaux'da da Galatasaray'ın yeni bir diriliş yaşayacağına inanıyorum. Çünkü Galatasaray dibi gördü...