Galatasaray Başkanı Adnan Polat, 2008'e rekor katılımlı bir basın toplantısı ile veda etti. Esat Yılmaer'den Şansal Büyüka'ya, İlker Yasin'den İlhan Uzundurukan'a, Cem Şengül'e kadar Türk spor basınının önemli yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 150 kadar basın çalışanı izledi 2 saatlik toplantıyı. Toplantı öncesi verilen kahvaltıda, diğer yöneticilerin ve profesyonellerin teker teker masalara dağılıp konuklarla ilgilenmesinden, Polat'ın basın toplantısındaki performansına kadar mükemmel bir organizasyondu ve yaklaşımdı. Polat'ın başkanlığa iyice alıştığının ve yakıştığının ilanıydı. Polat'ın mesajları iki konu dışında hep pozitifti. Hakemlere, Fenerbahçe'ye, Beşiktaş'a, hatta Fethullah Gülen'in motivasyon iddialarına hep olumlu yaklaştı. Projeler ve yapılan anlaşmalarla ilgili rakamsal bilgileri de içeren açıklamalar yaptı. "Siz basın bölümünde otursaydınız Adnan Polat'a ne sorardınız?" şeklindeki soruya da "Yönetimle uyumlu bir çalışma imkanınız var mı diye sorardım" karşılığını verdi ve çalışma arkadaşlarını isim vererek onore etti. Sadece iki konuda tavırlıydı. Emre Belözoğlu'nun Denizli havalimanında yaşadığı olay sonrası sergilediği tutumu "Meğer kalbinin derinliklerinde Fenerbahçe sevgisi varmış, bilmiyorduk" sözleriyle eleştirdi. Ama asıl eleştirisi, Lincoln'ün kaptan yapılmasına yönelik dolaylı tepki koyan Arda ve Sabri'ye idi. "Kaptanlık idari bir karardır ve futbolcular idari kararları eleştiremez, yorumlayamaz. Bunu yapanlar kadro dışı bırakılır" dedi. Arda ve Sabri, medeni bir şekilde, kimseyi de rencide etmeden kendi duygularını açıklamışlardı oysa. Bir oyuncunun o takımda kaptan olmayı istemesi, kulübe duyduğu sevginin ve sorumluluğunda da göstergesidir aslında. Başkan Polat'ın, gençliğin verdiği cesaretle ama dikkatlice seçilmiş cümlelerle ifade edilen bu duygulara bu kadar kızmasına ve bir başkan olarak bu toplara girmesine gerek yoktu. Kızdıysa bile bunu kamuoyu önünde yapmasa sanki daha iyi olurdu. Galiba, Polat'ın 2 saatinin eleştirilebilecek tek yanı buydu...