Galatasaray'da Lincoln sezon başı hazırlıklarına tam 9 gün geç gelmişti. Cisse gibi geçerli sayılabilecek "Babam hasta" ve benzeri bir mazereti de yoktu.... Euro 2008 nedeniyle takımın büyük çoğunluğunun izin yaptığı dönemde antrenmana çıkmak istememişti sadece. Teknik direktör Michael Skibbe, Almanya'dan da çok iyi tanıdığı Lincoln'ü kazanmak için, o dillere destan "Alman disiplini" efsanelerini hiçe sayarak, önce eleştirdiği Brezilyalı oyuncuya sonrasında sahip çıktı. Yönetim, kamuoyunda oluşan sert eleştirileri göğüsleyip olay soğuduktan çok sonra, sessiz sedasız cezayı kesti: 104 bin euro. Galatasaray tarihinin en ağır cezalarından biri, futbolcuyu kamuoyu önünde örseletmeden ama kulübün dinamiklerini de zedelemeden kesilmiş oldu. Beşiktaş yönetimi ise devre arası çalışmalarına, "mazereti" nedeniyle 6 gün geciken Cisse'ye tam 200 bin euro ceza verdi. Olay sıcakken ve oyuncuyu kamuoyu önüne atar şekilde kesildi ceza. Oysa hiçbir şey hayattan önemli değildir. Völler babasının kalp krizi geçirdiğini öğrenince Almanyaİngiltere maçı biter bitmez stadı terk etmiş ama Almanlar hem de kendi evlerinde alınan 5-1'lik tarihi yenilgi nedeniyle teknik direktörlerini asla suçlamamıştı. Mesele hayata bakış meselesidir. Üzümü yemek mi bağcıyı dövmek mi meselesidir. Galatasaray, "yıldız" krizini çok iyi yönetip kaostan Lincoln'ü kazanarak çıktı. Sanırım diğer kulüp yöneticilerinin de önlerine bakmakla yetinmeyip biraz da çevrelerine gözlemelerinde yarar var...