İskender'in Büyük lakaplı olanının dünya tarihindeki yeri büyüktür ama, İstanbul BŞB'li İskender'in 5 kişilik, tek hatlı komik Fener savunmasına attığı gol nedeniyle kendi takımının tarihindeki yeri de büyük olacaktır. Aktif ve dikine oynamadan, risk almadan pas attığı ilk 9 dakikada Fener'in tam 15 top kaybı ile oynaması da benim istatistik tarihime geçecekti. Gerçi onlar da "rüzgara karşı oynadık da ondan" diyeceklerdi. Ama aslında Abdullah Avcı, "Fener'e her alanda pres yaparsan, oyun oynatmazsın" gerçeğine göre oynatıyordu. Duran toptan başka silahı yoktu Fener'in, ona da direk izin vermiyordu. Ama futbolun ruhundan anlamadığı için eleştirdiğim, ligin en çok kırmızı çıkaranı Çakır, Mahmut'a öyle bir kırmızı gösterdi ki Fenerlilerin bile yüreği sızladı. Rakip 10 kişiydi, rüzgar da arkasında ama Fener, Carlos dışında bu sahada yapılacak en iyi işi, şut atmayı düşünemiyordu, hem de 25 ortanın 20'sine rakip vurmuşken. Fenerbahçe koşmuyor İşin ilginci, sadece oyuncuları değiştiren, 10 kişi karşısında bile çift forvete dönüp, aslında oyuncu değil sistemi değiştirmeyi akıl edemeyen Dede de düşünemiyordu. İkinci gol ofsayttı. Ama bu Fener'in kötü oyununun özrü olabilir miydi? Alexbahçe olmanın yetmeyeceğini Bursa maçında yazmamış mıydık? Fener'in sorunu "yok çift forvet, yok Semih mi Güiza mı, yok Aurelio'nun yerini doldurulmadı" falan değil. Bir takım ortalama bir maçta 95-110 km arasında koşar. Türkiye'de bunu ölçseler Fener'in 75 km'de kalacağını görürsünüz. Koşamamaktaki asıl etken de hocanın çalıştırma eksikliğidir. Bu takımın bazen iyi oynayacağı ve kazanacağı maçlar olacaktır. Ama bu durum Fener'in şampiyon olamayacağı gerçeğini değiştiremeyecektir. Kupa, Fener için bu sezonun tek çıkar yoludur. Bu saatten sonra yapılacak en doğru iş, daha önce çalıştırdığı 12 takımın 8'inden ilk yılın sonunda ayrılan Aragones'in bu istatisliğini sezon sonunda devam ettirmek ve gelecek sezonun hazırlığını yapmak olacaktır.