100 saniyede 1-1 olabilirdi. Westham'ın taçtan gol attırma makinesi Delap'ı taklit eden Carlos'un tacı ve Gökhan'ın aşırtmasını çelen Volkan'ın kurtarışı. Premier Lig temposunu hatırlatıyordu... Rakip kaleye 2 takım da 8-10 saniyede ve 3 pasta gidiyordu. Bu kadar gole dönük oynanınca da normalde ilk 5 dakikada 2 takım adına, 8 olması gereken top kaybı sayısı, 2 katını geçiyor, 18'i buluyordu. Güiza, ligdeki en erken gol pozisyonunu buluyor, topu alan dikine kaleye gidiyordu.. İki takım da ilk topa basıyor, bu da faul sayısını arttırıyordu. Colman ve Alex'in final pası öncesi kayıpları olmasa, gol pozisyonlarını daha da artacaktı. Trabzon'un 30 dakikada ceza sahasına sadece 2 orta yapması da "O zaman neden 2 santrfor" dedirtiyordu. Carlos, transferinin pozitif etkisini yaşıyor, ortalıyor, vuruyor, gol atağı kesiyor, Yattara da ondan kurtulmak için sol kanada kaçıyordu.
Güiza çok kötü! Böyle güzelini daha önce hiç seyretmediğim ilk yarıda, golün daha fazlasını kaçıran Fener ile ligin deplasmanda en çok puan alanı Trabzon, skoru, Turkcell Süper Ligi'nde en çok görülen skor olan 0-0'a bağlıyordu. 2. yarı başında Emre'nin çıkarken top kayıpları ve Uğur'la değişen Kazım'ın soldaki pozisyon hataları, istekli Trabzon karşısında Fener'e sorun oluyor, Trabzon tek topla Fener'in arkasına kaçıyordu. İyi oynamayan Alex, Josico ile değişiyor, takımda da Emre, Deivid ve Kazım'la 3 kişi birden pozisyon değiştiriyor, Deivid, Alex'leşmeye soyunuyordu. Ama Kazım, gittiği kanada savunma zafiyeti getirdiği için, bu sefer de Cale pozisyona giriyor, ama Volkan süperleşiyordu. Güiza kötü oynuyor, Semih'i kimin yerine alacak diye ben de dedeye bakıyordum. Ama günlerdir sakat olan adamı, Güiza'yı yuhalatacak kadar tutup, ancak 85'te oyun almanın anlamını çözemiyordum. Alex de Souza ve Güiza'nın kenarda bitirebildiği maç, hakkı olan beraberlikle biterken kimseye dans edecek 3 puan bırakmıyordu.