Söz transferden açılmışken, Beşiktaşlıların da bir serzenişine cevap veriyim. Bazı spor gazetesi okuyucusu ilginçtir. Spor yazarını illaki bir takımın taraftarı yapar. Üstelik bu öylesine fikri sabittir ki, o yazar ne derse desin, artık o okuyucunun gözünde hep X TAKIMI TUTAN yazardır. Ben elbette bir takım tutuyorum. Ama her zaman yazdığım gibi, bu işi zevk olsun diye ve eğer olacaksa, Türk futboluna bir katkım olması amacıyla yaptığım için, "Yaz" dedikleri sürece, daima araştırarak ve tüm takımlar için yazmaya çalışıyorum. Bu aralar da bazı Beşiktaşlı okuyucularımdan, "Neden bizim takım hakkında yazmıyorsunuz?" sorusu gelince, bu yazıyı yazmak zorunda kaldım.
Sevgili okuyucular, bu futbol dünyasında, garip ve kirli ilişkiler döndüğü ve biz de bunların içinde olmadığımız için, yazdıklarımız bazılarının işlerine gelmiyor ve kulak arkası ediliyor. Bakın buna bir örnek daha. Ben Beşiktaş'a da sadece 2 , yanlış görmediniz, onlarca değil, sadece 2 oyuncu önerdim. Daha Nisan 2008'de yani transfer dönemi başlamadan Kartal'a libero olarak, A. Bilbao'dan Amerobieta'yı, ön libero olarak da, Santander'den Duscher'i önermiştim. Elbette oralı olan olmadı. Halbuki, bu oyuncuların, yurt dışına tıbbi konferanslar vermeye gittiğimde canlı olarak da maçlarını izlemiş ve Ertuğrul hocanın sistemine çok uyacağını düşünerek, hiçbir menfaatim olmadan, Kartal'a bir iyiliğim dokunsun diye yazmıştım. Bu oyunculardan Amerebiota, son Danimarka özel milli maçı için İspanya Milli Takım kadrosuna davet edilmişti. Duscher ise önemli oyuncularını satmasına rağmen şu anda La Liga'da 2. sırada olan Sevilla'ya sezon başında geldi ve La Liga'nın Barcelona ile beraber en az gol yiyen takımı olan Sevilla'nın bu savunma başarısında, takımın orta sahasının en önemli oyuncusu oldu. Ne diyelim, ben gene de takımlarımız için, canlı olarak sahada defalarca izlediğim ve de analizlerini yazdığım oyuncuları önermeye devam edeceğim. Ama, "Bizim takımı neden yazmıyorsun?" diye sorduğunuzda da bunları yazmak zorunda kalacağım.