Galatasaray ilk yarının son dönemini tempo yükselterek bitirdi. Devre arasının, sarı-kırmızılı takımdan çok rakiplerine yaradığı açık. Ancak, sonuçta takım kalitesi ve oyun kapasitesi olarak hiçbir mazeret kalmadı. Büyük transfer yapması beklenen Fenerbahçe ve Beşiktaş'ın yerinde sayması, Trabzon'un da dişe dokunur bir atak gösterememesi, ilk yarıdaki tablonun aynen devam edeceğinin bir göstergesi. Skibbe'yi sezon başında en çok eleştirenlerin başındayım. Pişman mıyım? Hayır. Hâlâ tam olarak güven duymuyorum. Şampiyonlar Ligi'ni 1 puan ile bitiren Steaua Bükreş'e elenmeyi hazmetmem mümkün değil. Bu kadro zaten ligde şampiyonluğa oynar. Dahası, Galatasaray forması giymiş her takım, ligin üç favorisinden birisidir. Herhangi bir teknik direktörün içerideki başarısını kriter olarak kabul etmiyorum, edemiyorum. Ama Skibbe'nin hakkını teslim etmek de lazım... İlk yarının son maçlarında takımı toparladı, sorunlu oyuncuları kazandı, ülke şartlarını öğrendi ve iyi bir ivme yakaladı.
En önemli gösterge UEFA Şimdi gerçek sınav zamanı. Lig ve kupada üç önemli Sivas maçı. Ve en önemlisi UEFA yolculuğu. Zor virajlar. Bordeaux maçları en önemli sınavlar. Sivasspor'u yenersin, yenilirsin. Telafisi mümkün. Skibbe'den aslen UEFA'da iyi bir başarı bekliyorum. Leverkusen ve Bremen maçlarında takım olarak ortaya konan oyun mantalitesi gerçekten bu zorlu virajlar öncesi umut verici. Takımda direkt oynayanlar ile yedek kalanların dayanışması ve mücadele azmi, Galatasaray'ın takım ruhu oluşturmada ne kadar becerikli bir kulüp olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Galatasaray'ın gücü, sezon başında zaafıydı. Yumuşak bir orta saha ile oynamanın sıkıntıları kendini hep hissettirmişti. Mehmet Topal, Barış ve Sabri'nin dönmesiyle sorun aşıldı. Bu alanda ciddi sakatlıklar olmadığı müddetçe süper forvetlere sahip Galatasaray ligin ve kupanın en büyük favorisidir.