Bu tür maçların bir göstergesi var. O da; iyi antrenman, kazanma isteğinin yenilenmesi ve gelecek maçlara hazırlanma Bu tür maçların bir derdi var; sadece keseyi doldurmak değil, kadroda yer alan bütün futbolcuların hazırlanmasını sağlamak. Geçmişte böyle uygulamalar yapıldı yapamadı değil. A kadroda yer almayan futbolcular için mecazda bir 2. Lig maçları kategorisi oluşturuldu. Amaç maç sayısını artırıp oyuncunun müsabaka düşüncesini diri tutmak. Müsabakaların ilk nedeni-yani karşı karşıya gelişlerin- kazanma düşüncesi üzerine kurulmuş olmasıdır. Galatasaray ne yapıyor? İstekli oyunun karşısında Altay'ın şaşırıyor. Şaşırmak hataların başlangıcıdır indinde futbolun. İçerikte ve biçimde şaşırmak yenilginin erken geleceğinin göstergesidir, hazırlık döneminin iyi geçirilmemesi demektir.
Baros'un yalnızlığı Öncelikle içerikte sıkıntı buyken bir ikinci sıkıntı da "ilerisinin" zayıflığıdır Sarı-Kırmızılıların. Baros'un yalnızlığıdır. Bu orta sahanın ve acemiliğin üstesinden gelemeyeceği bir şey var; oyunu okumak ve kurmak. İzinden dört gün geç dönen Lincoln'ü-son haftaların büyük ustasını- aradı Galatasaray. Ve elbette ki Kewell'ı. Bir büyük ve bu zamana kadar hasret kaldığımız türden bir golle başladı Altay. Kazanma, isteği, azmi, hırsı... Oyunun kendi hanelerine kazanç olarak yazılması için bütün işleri yaptılar; şemsiye gibi kapanıp açılarak. Şehmus'un o ortaya nasıl yattığını gördünüz değil mi? Bir futbolcunun hazır olması böyle bir şey işte. Oysa Arda ve her yere düştüğünde ya da ters olduğunu düşündüğü hakem kararlarında şaşırmış halleriyle Baros'tan bekliyorduk bunu. O yüzden yani Galatasaray, Galatasaray gibi oynamayı maçın neredeyse sonlarına kadar çözemediği-halledemediği için bekledik. Çözüm goldür Galatasaray için. Ligin bu en efektif takımı için tek ilaç goldür. Bir penaltı ardından yazdığı gol ile Baros o yüzden anlamlıdır bu takım için. O yüzden Yaser yedek olmanın sınırlarını zorladığı için 'takımdır' Turuncular Stadyumda benim seçebildiğim en anlamlı pankartta yazdığı gibi; İzmir Sensiz Olmuyor!