Panenka bir adım öndeydi; Bunu Çek Panenka'nın 1976 finalinde Almanlara karşı kullandığı penaltıyı içerik açıdan tanımlamak için kullanmıştı Mustafa Denizli. Düşüncede, uygulamada yani teoride ve pratikte farklılıktan söz ediyordu. - Yüzde 51 şanslı olduğumuzun arkasındaki düşünüş de böyle bir şeydi herhalde- Bir penaltının nasıl atılacağına ilişkin olağan dışı kurgular yapabilmek. Kalecinin penaltı anındaki endişesini, kaygısını, rahatlığını, tedirginliğini, aklını hesaplayabilmek... Topun alacağı eğimin kalede duruşunu görebilmek, açının gol yaratacak denli güçlü olabilmesini sağlamak... Hepsi girer devreye. Devreleriniz müsaitse haklı çıkarsınız. Mustafa hoca, Panenka'nın topa gelip, bir anlık durup ayağının burnuyla yine o topun altına girip 'kleps' çektiğini söylemişti, 'Bilardocu gibi!' demişti. Alman kaleci atlamış top yere vurmadan az üstünden çizgiyi geçmiş gol olmuştu, yavaşça.
Denizli'nin göremediği! Şimdi şöyle başladı öykü; dahası bir öykü başlangıcıydı Mustafa Denizli'nin bizim indimizdeki varlığı; Yıl 1987. Türkiye, İngiltere'yle oynayacağı Avrupa kupası maçına hazırlanıyor. Teknik direktör Mustafa Denizli "yenmeye gidiyoruz" diyor, kıyamet kopuyor. Yıl 1988, Galatasaray Şampiyon Kulüpler maçlarına hazırlanıyor. Mustafa Denizli, "Hedefimiz final oynamak" diyor, tefe konuyor. Yıl 1989, Galatasaray Şampiyon Kulüpler'de yarı final oynuyor. Yıl 1991, Galatasaray karla kaplı bir sahada ikinci kez yarı finale yükselmenin eşiğinden dönüyor. Hep bir ileri hamle ve başarı arayışı var Denizli'nin. Fenerbahçe, Kocaelispor, Almanya, İran... Sonrası yolculuk... Şimdi Beşiktaş'ın başında. Peki her şey eskisi gibi mi? Hayır. O da biliyor ki değişmeyen bir şey var; değişimin kendisi. Sakın o gelişim ivmesi durmuş olmasın Mustafa Denizli'nin? Kendisi söylemişti: "Milli Takım'dan çok bir lig takımında olmak isterim. O günlük heyecanı istiyor insan!" O heyecan belki biraz yıpratıcı oluyor; bir adım önde olma isteği. Bu bir sistematiği gerekli kılıyor. Belki Galatasaray'ın sistematiğini. Bir yüzyıl sonraki yatırımı... Belki de Mustafa Denizli'nin görmediği şey bu işte...