Temposu yüksek, müthiş bir 45 dakika izlediğimiz maça F.Bahçe de Beşiktaş da istekli başladı. Aragones tek ön liberolu sisteme dönmüş, Selçuk'u da yetkili kılmıştı. Onun özgüven sağlaması üzerine yatay yerine dikey oynayan F.Bahçe orta sahada hakimiyet kurdu. 11'inci dakikada kornerden gelen topu Selçuk ön direkte itti ve golü attı. Öne geçmek F.Bahçe'nin temposunu artırdı. Kazım ile Deivid'in birlikte oynamaları ikisini de ateşlememişti. Hatta bir ara Kazım, İbrahim Üzülmez'e defansta yardım eder gibiydi. O geri dönüp, Gökhan'ın hücuma çıkınca tempo da yükseliyordu. Nobre, 21'de golü atınca Beşiktaş yüklenmeye başladı. Bu arada Zapotocny'nin topu direkten dönüp, Sivok'un ofsayt golü verilmeyince Kartal demoralize oldu. İşte bu arada "atamayana atarlar" kuralı yine işledi ve Volkan'ın asistinde Güiza güzel plase ile Rüştü'yü avlayınca F.Bahçe 2-1 öne geçti.
Değişiklikler yerindeydi Pozisyonları yakından takip etme arzusu hakemi bazen oyuna müdahale edecekmiş gibi bir havaya soktu. En pozitif F.Bahçe atağında Carlos'un "al da at" dediği topu Güiza'nın boş kaleye gönderememesi muhtemel bir farkı önleyen beceriksizliğiydi. Cisse'nin iki sarıdan kızarmasıyla 10 kişi kalan Beşiktaş'ın oyun planı alt üst oldu. Aragones'in durgun Alex'in yerine Josico'yu alıp, Denizli'nin alacağı riskleri önlemek istemesi akıllıcaydı. Hücumdaki Vederson değişkliği ise skora razı olduğunun kanıtıydı. Denizli, Holosko ve Bobo'yu oyuna alarak Kartal'ı yuvasına en azından beraberlikle döndürmek istiyordu. Bu yüzden topluca bindirmeler yaptılar. Bu da F.Bahçe'nin işine yaradı. Carlos'un direkten dönen topunu Güiza'nın tamamlayamaması ve hakemin penaltıyı süzememesi şaşırtıcıydı. Holosko'nun ofsayt diye verilmeyen golünde 50 santim daha geride olsa Aragones'in korkaklığı sayesinde neredeyse Denizli uzatmalarda istediğini alacaktı.