"Kadıköy'e turuncu giyip geldiniz ama yine de sizi tanıdık..." Bu, yapılabilecek en zekice espilerden biriydi. Bence, "Hatıralar sarmış 4-1 yanımı" kadar kaliteliydi. Tribüne yavaş yavaş yerleşmeye başlayan kalite, üsluba ve esprilere de yansımaya başladı anlaşılan. Ancak aynı inceliği Fenerbahçeli oyuncu ve yöneticilerde görmek hâlâ mümkün olmuyor. Haldun Üstünel ile Mahmut Uslu arasındaki "garip" diyalogtan bahsetmiyorum. İki kişi arasında yaşandığı ve kaldığı için, trajikomik seyrine rağmen olay büyütülmeyebilir. Ama Aziz Yıldırım'ın yanında misafirleri varken, gollerden sonra sevincini abartılı yaşaması, 10. yılını yaşayan bir başkanın olgunluğuyla pek de örtüşmedi doğrusu. Asıl vahim olansa Fenerbahçeli oyuncuların, rakiplerini hafife alan hatta aşağılayan demeçleriydi. Volkan'ın, alınan skor sergilenen futbolun karşılığı olmamasına rağmen, "9 Kasım'da 9 yapabilirdik", Yasin'in "Keşke her hafta Galatasaray'la oynasak" sözleri, bir futbolcunun meslektaşlarına yapabileceği en büyük kötülüktür bence. Ve tabii kendilerine de.... "Kefen giyerim ama o formayı giymem" sözleri ve hayatın insanlara zaman zaman "tatlı sürprizler" yapabildiği gerçeği sanırım bu arkadaşlar için bir şey ifade etmiyor. Daha vahimi ise bu arkadaşların röportajlarını medyaya değil kulübün internet sitesine vermesi ve site yetkililerinin bu vecizeleri (!) "Medyadaki arkadaşlar atlamasın" diye alel acele servis etmesiydi. Bir galibiyet, alınan üç puan meğer nelere kadirmiş... Oysa geçen sezon Avrupa görmüşlüğü de olmuştu kulübün "resmi" adamlarının. Demek ki fikren hâlâ fazla bir yol alamamışlar...