Galatasaray'da ceset var ruh yok... Böylesi kaliteli bir takımın içini boşaltmak için düşman kuvvet çağırsanız bu kadar olur. Güya "yedek takım" sahada. Bu lafı kullanıp arkasına sığınmak için insanda biraz utanma olur. Yedek takımdan hangi oyuncuyu alsanız Ankaraspor'da banko oynar. Ama kâğıt üzerinde şöhretli oyuncu olmak, sırtında "büyük takım forması" taşımak maç kazanmak için yetmiyor. Galatasaray için en tehlikeli durum bu, artık hiçbir takım son şampiyondan korkmuyor. Sahaya çıkan hemen her takım 'puan alabiliriz, oynayabiliriz' havasında... Rakiplerine en azından endişe vermekten uzak bir takım ve bu eser Skibbe ile Adnan Bey'lere ait. Gurur duyabilecekleri bir manzara... Skor ne olursa olsun sahadaki görüntü balonu sönmüş şöhretler topluluğu ile kendini kanıtlamaya çalışan aç futbolcular karşılaşması gibiydi. Eskişehir maçının sisli havası hâlâ sarı-kırmızılıların üstünden kalkmış değil. Tek tek oyuncular ile ilgili değerlendirme yapmanın gerçekten bir anlamı yok. Birilerini iyi oynadı, birilerini kötü oynadı diye sınıflandırmak Galatasaray takımındaki genel gidişatı anlatmakta aldatıcı olur. Galatasaray bir gol atıp üzerine yatacak bir takım değil. Zaten bunu becerme yeteneği de yok. Ama gördük ki Ümit Karan'ın erken gelen golü, skoru koruma refleksi ile geriye çekilen bir Galatasaray üretti.
İki Anadolu takımı En esaslı soru bu, deplasmanda öne geçen ve rakibin saldıracağı anları kollayıp farkı artırmak için fırsatları değerlendirmeye çalışan takım nerede? Ankaraspor-Galatasaray maçı değil de iki denk Anadolu takımının karşılaşmasını izliyor gibiydik. Peki o zaman o kağıt üzerindeki milyon milyon euro farklar da neyin nesi? Sık sık hoca değiştirilmesine karşıyım ama artık Skibbe ile gitmediği o kadar açık ki! Hep söylüyorum, böyle oynamak için Galatasaray gibi bir takımda hocaya ihtiyaç yok. Takım kaptanı kadroyu yazıp sahaya çıksa da bu kadarını kendiliğinden oynarlar. Kendi takımının özgül ağırlığını sıfıra düşüren bir hocaya para vermenin ne anlamı var?