Deivid'e Bursaspor maçında sahaya girerken dikkat ettim. Ürkekti, heyecanlıydı ve korkuyordu. İnsan o durumda ne yapacağını bilemez. Fizik olarak belki hazırsındır ama, beyin olarak mümkün değil. Topa ve sahaya yabancısındır. Eğer ilk çıktığın maçta golü atarsan müthiş bir rahatlama hissedersin, için boşalır. "Tamam" dersin, "Artık yırttım". Sahaya girerken iki şıkkın vardır. Maç bitince ya "İyi futbolcuydu ama artık bitmiş" ya da "Oğlum ben sana dememiş miydim. O adam başka bir şey onsuz asla olmaz" dedirteceksin. Bunları nereden mi biliyorum, aynısını yaşadım da ondan. İki kere ayağım kırıldı, tedavim çok uzun sürdü.
İlkinde 2-0 yendiğimiz Ankaragücü maçıyla, ikincisinde 3-2 yendiğimiz Bordeaux maçıyla sahalara dönmüştüm. İkisinde de gol atmıştım. Deivid'in gözyaşlarını görünce o günleri yaşadım. Onu da iyi anladım. Çünkü ben de ağlamıştım. Hem de hüngür, hüngür...