Beşiktaş'ta, Yıldırım Demirören yönetimlerinin hoca tercihlerinde farklı bir mantığı var. Alınan 5 teknik direktöre bakıldığında hepsinin ortak yönü, kamuoyunda yönetim aleyhine oluşan ve oluşabilecek olumsuz rüzgarları kesebilecek nitelikte olmaları. Örneğin Del Bosque... R. Madrid'i çalıştırmış dünya çapında nam salmış bir teknik adam olarak, Demirören yönetiminin arkasında büyük bir rüzgâr etkisi yapmak için getirildi. Ama rüzgâr tersine dönünce ilk fırsatta yolladılar. Siyah-beyazlı yönetim ve başkan Yıldırım Demirören için "rüzgârın" çok önemli olduğu, o gün ortaya çıktı. Aslında daha sonra "Del Bosque'yi göndermem hataydı" sözü, ters rüzgâra yakalandığının ve yanlış yaptığının da itirafıydı... Rıza Çalımbay'ın gelişi de çok benzer bir sonuç içeriyordu. Çalımbay; camiadaki gücü, başarıları ve medya ile güçlü ilişkileri; onu, bir anda Demirören yönetimi için bulunmaz bir "koruma kalkanı" yapmıştı. Ne zaman ki bu kalkan iş görmemeye başladı, sayın Demirören kendine yeni bir kalkan aradı. Bu kalkan da Tigana'ydı... Tigana'nın kariyeri, Platini ile dostluğu, agresif yapısı bir anda Yıldırım Demirören için, fırtınalı bir sürecin ardından sığınabileceği yeni bir liman oluverdi. İki kupa alan Fransız'ın ne zaman ki medya ve camia ilişkileri sıkıntı oluşturmaya ve büyüsünü kaybetmeye başladı; Tigana'nın yanaştığı limanı ilk terk eden isim başkan Demirören oldu.
Rüzgâr ters esince... Başkan Demirören arkasından camianın temiz yüzü, Kayseri'de önemli bir çıkış yakalamış, Avrupa'nın en iyi 20 genç teknik direktöründen biri olarak gösterilen Ertuğrul Sağlam'ı kendisine hedef seçti. Kamuoyu desteğini müthiş bir şekilde arkasına almış Ertuğrul Sağlam'dan daha iyi bir koruma düşünülemezdi. Ne zaman ki Sağlam'ın rüzgârı azalmaya ve kamuoyundan bir kez daha ters rüzgârlar esmeye ve fanus Kharkiv maçında delinip su almaya başladı; Demiören yönetimi korku ve panikle yeni bir kurtarıcı arayışına girdi. İşte bu noktada en doğru kişi; kamuoyunun sevdiği, medyanın çok büyük değer verdiği, kariyeri başarılarla dolu Mustafa Denizli'ydi. Öyle bir pozisyona gelindi ki Mustafa Denizli, "kurtarıcı" hüviyetiyle iş başı yaptı. Bana göre Mustafa Denizli, Beşiktaş'a sadece teknik direktör değil; "lider" olarak getirildi.