Kadıköy'e doğru Milli maç arası öncesi Galatasaray için Bellinzona karşılaşması rotasyon maçı oldu. Hem sakatlıktan dolayı formasından uzak kalan hem de kadroya girme sıkıntısı yaşayan oyuncuların performanslarını ölçmek için iyi bir fırsattı. Mehmet Topal, Serkan ve Alparslan için kendilerini göstermeleri için iyi bir şans doğdu. Zayıf rakip Ali Sami Yen'e havlu atmış olarak çıktı. Maçı ve önceki skoru değiştirecek güce ve mantaliteye sahip olmayan bir takımla oynandı. Galatasaray seyircisi bayram nedeniyle oluşan boşluğu da fırsat bilip tribünleri doldurmuştu. Son maçlarında farklı skorlarla galip gelen takımını onere etmek için on ikinci adam da sahnedeki yerini almıştı. Sonuçta beklendiği gibi bir ilk yarı oldu. Kendi evinde yenilmiş bir takım olmasına rağmen Bellinzona geriye yaslanıp alan daralttı, gol girişimlerinin şansa hücumlara bıraktı. Hücum zenginliğini sahaya yansıtan bir sarı kırmızılı takım formatı gittikçe oturuyor. Baros, Galatasaray için gerçekten büyük bir şans, uzan zamandır doğru düzgün kendini gösteremeyen Çek oyuncunun bu açlığını Türkiye sahalarında gidermesi, iştahlı oyunu takımını sürekli ileride tutuyor.
Ne de güzel olur ama! Onun varlığı, Lincoln'ü de rahatlatmışa benziyor. Sorunlu Brezilyalı, sorumlu Brezilyalıya dönüşüyor gittikçe. Bu sütunlarda Skibbe'yi çok eleştirdik. Ancak kötü sonuçlarda patron olarak nasıl sorumluysa iyiye gidişte de en büyük payı Alman hocaya vermek durumundayız. Elbet bu maç ölçü değil ama en azından beş maçlık bir futbol istikrarı yakalandı ki, genç hocanın buradaki hakkını da teslim etmeliyiz. İkinci yarıdaki bocalama dönemine rağmen bu görüşümüzde ısrarlıyız çünkü o kadar farklı oyuncu ile yakalanan ortalama futbol olumluydu. Biraz rehavete kapılmış da olsa Galatasaray için maç kolaydı. Bundan sonrası Kadıköy'deki finale giden uzun ince yolda aynı başarının devamının gelmesi. Galatasaray'ın son yıllarda düşüş gösterse bile Avrupa performansı bu yolun sonunda Kadıköy'de final oynamayı hayal olmaktan çıkarıyor. Ne güzel bir final olur ama!