Beşiktaş'ın voltajı düştü Bir takımın ne olduğunu anlamak için ilk birkaç hafta yeterli değildir. Sağlıklı yorum, ancak 5 hafta bittikten sonra yapılabilir. Bu süre doldu ve Beşiktaş için artık daha gerçekçi yazabilir, konuşabiliriz. Beş haftanın görüntüsüne bakınca ortada "süper" bir takım olmadığı açık seçik görülüyor. İki Çek futbolcu ile yenilenen ve toparlanmış gibi görünen savumadan başlayalım. Sivok ve Zapo'ya rağmen Beşiktaş geri dörtlüsünde tüm sıkıntıların giderildiğini kimse söyleyemez. Beş lig maçının hiçbirinde aynı isimlerden oluşan bir geri dörtlü sahaya çıkamadı. Defansa yapılan bunca yatırıma rağmen, hâlâ bir sağ bek ve sol bek yok.
Sağ tarafta Ali Tandoğan, İbrahim Toraman ve Serdar Kurtuluş'tan hangisi "kalıcı" olacak, bunu Ertuğrul Sağlam'ın bile bildiğini sanmıyorum. Geçelim sol tarafa... Tello mu, Üzülmez mi, Seric mi? Bu sorunun yanıtı da belli değil. "En iyisi Seric" diyorsanız, o da lig maçlarında kontenjan sorununa takılıyor ve takılacak. Beşiktaş'ın "kanat" sorunu da aynen devam ediyor. Çünkü orta saha, en sorunlu bölge. Sağ taraf Serdar Özkan'ın mı, Holosko'nun mu ya da Ekrem'in mi kimse bilmiyor. Tello savunmanın mı, orta alanın mı "sol" oyuncusu, bu da kesinleşmiş değil... İki ön liberodan Uğur, "fena değil" yorumundan öteye geçemedi... Cisse vasat başladı, öyle devam ediyor... Soru işaretleri çoğaldıkça Delgado'nun performansı da giderek düşmeye başladı. Tek forvetten çift forvete geçildi ama orta alan ve savunmadaki sıkıntılar; Bobo, Holosko ve Nobre'ye pozisyon zenginliği yaratamıyor. Evet, Belediye maçında hakem hataları vardı. En azından Delgado'nun golü sayılmalıydı. Ancak takım galip gelse bile, bu yazının içeriği değişmeyecekti. Beşiktaş, ideal 11'ini bulursa düzelebilir. Her maça ayrı kadro sürülürse, puan kayıpları anormal boyutlara ulaşır. Beşinci haftanın özeti: G.Saray vitrini ışıl ışıl... Beşiktaş'ın ise voltajı düşük...