Yenmek zordu 90 dakikalık maç boyunca başta Terim, sonra futbolcular ve de tribünler galibiyet için ne yaptılar? Bence hiçbir şey. Terim'in kafası yorgun, Milli Takım yetmiyormuş gibi şimdi bir de lig takımı kovalıyor. Futbolcular hâlâ Ermenistan karşılaşmasının yorgunluğu ve zafer sarhoşluğu ile yaşıyor. Taraftar ise tiyatro seyreden seyirciler gibi oturuyor. Azbuçuk tezahüratın işe yaramadığını fark edemiyorlar. Sorarım size. Böyle bir Milli Takım nasıl galip gelir? Bu saydıklarıma 3 tane isim daha eklemek istiyorum. Aurelio'nun yokluğu, Nihat'ın olmayışı ve Tuncay'ın sakatlanışı gerçekten de bu beraberliğe tuzbiber oldu. İlk yarı, ikinci devrede neler olacağının göstergesi gibiydi. İlk 20 dakika Milli Takım ne hikmetse Belçika önünde pasifti. Ancak bu Belçika gelecekte nasıl büyük bir takım olacağını her hareketiyle göstermeye başlamıştı. Yaş ortalaması 22 civarındaki bir takım zaman zaman kalemizde de tehlike çanları çalıyordu.
Aurelio'yu çok aradık Şimdi burada en çok aradığımız kişi Aurelio oldu. İlk yarı yediğimiz golün etkisinden kurtulur gibi olduk. Ancak golde iki tane elektrik direği gibi defans oyuncumuzun ortada olmayışı büyük hataydı. Devre Semih ve Servet'in kaçırdığı golle 1-0 bitti. 2. yarıda biraz toparlandık, saldırgan olduk. Emre ve Arda'nın devamlı saldırmaları topu karşıya götürmemiz, Belçika kalesi önünde rakiplere tehlikeli dakikalar yaşattı. Peş peşe kaçan bir iki gol vardı ama hakemin tartışılır penaltısı skoru eşitledi. Bu ne demekti biliyor musunuz, eğer Belçika'ya yenilsek onlar 6, biz 3 puanda olacaktık. Durup dururken başımıza bela alıyorduk. Emre'nin penaltısı puanları paylaştırdı. Belçika maçı, Ermenistan galibiyetinin fiyakasını bozdu, başbakanı da üzdü. Umarım bundan sonraki maçlarda kaybımızı telafi ederiz.