Alkışlıyorum 1996 yılıydı. Türkiye'nin Avrupa Şampiyonası'na ilk kez katıldığı EURO 96'da Ada'ya hep birlikte çıkarma yapmıştık. Fatih Terim'li Milli Takım, ilk maçında Hırvatistan'a 1-0 yenilmişti. Alpay'ın düşürmediği için fairplay ödülü aldığı pozisyonda Vlaovic'in golü Hırvatlara gruptan ve hatta yarı finale çıkmanın yolunu açmıştı. Sonrasında "0" gol ve "0" puanla dönmüştük. 12 yıl önce rakip takımda dün gece Hırvatistan'ın teknik direktörü olarak başında olan Slaven Bilic de vardı. Türk futbolunda o günden sonra çok şeyler değişti, Galatasarayla UEFA Şampiyonluğu, Milli Takım'la dünya üçüncülüğü gibi önemli başarılar sığdırdı araya Türkiye. Futbolun güzelliği bu olsa gerek. Hırvatistan ve Türkiye bu kez değişen kadroları, başarıya aç benzer görüntüleriyle çeyrek finalde Ernst Happel Stadı'nda biraya gelince aklıma 12 yıl öncesinin EURO 96'sı geldi. Bir de EURO 2004'ü ve 2006 Dünya Kupası'nı pas geçen Türkiye'nin neler kaybettiği. Arnst Happel Stadı'nda bir destan daha yazıldı. Yeni bir Türk destanı. Rüştü kalesinde devleşti, altın çocuk Semih golünü attı. Bütün takım yedeği asıyla, taraftarıyla olağanüstü bir performansla, müthiş bir sonuç aldı.
Daha yukarıya Bu zaferden dolayı da Fatih Terim ve takımını ve de bütün ekibini, emeği geçen herkesi kutluyorum. Türk insanına yaşattıkları sevinçten ve gururdan dolayı ayakta alkışlıyorum. Ve soruyorum: Neden final olmasın? Neden kupa Türkiye'ye gelmesin? Haydi aslanlar, haydi Türkiyem. Bu bayrak daha da yukarıya. Sırada Almanya var, onu da geç gerisi ne fark eder. Sizde bu yürek, bu inanç olduktan sonra daha nice ilkler, nice başarılar tarihe geçer.