Bekle Viyana! Türkleri nasıl bilirsiniz?' diye sorsak, dün gece yaşanan zaferin cevabını ancak o zaman verebiliriz. Zora girdiğinde, mevzu bahis vatan-bayrak olduğunda, inanıp yüreğini meydana harman ettiğinde Türk'ün yapamayacağı, başaramayacağı olay yok. Tarih kitapları yakın tarihimizde bu destanları yazıyor. Bugün onların torunları yeşil çimen üstünde benzer fotoğraflar vererek milyonlarca Türk'ü sokaklara döküyor. Öncelikle Fatih Terim başta olmak üzere futbolcuları ve emeğe geçen herkesi bu zaferi bize yaşattıkları için teşekkür ediyorum. Dün gecenin önemini anlatmak, anlamını iyi anlamak için ilk 45 dakika ile ikinci 45 dakikayı iyi ayırt etmek gerek. İlk yarı Çekler uzun toplarla ve Eyfel Kulesi gibi duran, her topu indiren ve de golünü atan Koller'le istediği oyunu sahaya yansıttı. Hakemlerin inisiyatiflerini rakipten yana kullanmasına rağmen ilk yarı sonundaki 1-0'lık sonuç Çek takımının hakkıydı. İlk yarı orta sahada topu kullanamayan ve yönlendiremeyen Türkiye, Koller'i ve Sionko'yu durduracak çözümleri üretemedi. İkinci yarı belli ki soyunma odasında önemli konuşmalar olmuş. Fatih Terim ilk yarıdaki tercihlerinden çıkarak daha riskli ve ofansif bir oyun anlayışına döndü. Bu değişiklikleri 11 aslanın yüreği de konulunca işin seyri değişti, 2- 0'dan maçı çevirmek son 20 dakikaya skoru 2-0'dan 3-2'ye taşımak normal mantıkla açıklanacak bir durum değil. Açıklayan varsa beri gelsin. Bu iş futbol standartlarının üzerine çıkan, mantıkla açıklanabilecek bir oyun ve sonuç değil. Sahaya harman edilen yüreklerin 2-0'dan sonra nasıl bir ulusu ayağa kaldıranların destanını yaşadık dün gece. Gittik-geldik. Öldük-dirildik. Büyük bir sevinçle bu zaferi önce yaşamamız, sonra da hazmedip yolumuza devam etmemiz gerekiyor. Çünkü bu ülke ve güzel Türkiyem'in insanları bunları hak ediyor. Bekle Viyana biz Türkler geliyoruz!