Hasret dinmeli Dünya üçüncülüğünden sonra EURO 2004 ve 2006 Dünya Kupası'na katılamayan Türkiye'nin futbola ve başarıya hasreti çok büyük. Bu beklentileri dindirmek adına Almanya kampında hazırlıklar sürüyor. Kampın havası ve iki hazırlık maçının ardından izlenimler adına dikkatimi çeken 3 önemli nokta var. Birincisi Fatih Terim'in görüntüsü. Neşeli tavırları, relaks ve samimi görüntüleri arasında şaşırtacak derecede ilginç kareler var. Bu bildiğimiz Terimizm portresinden farklılıklar gösteriyor. Terim'i 20 yıldır yakından takip eden gazeteciler, "Terim, şampiyona sonrası Milli Takım'ı bırakacak. Onun yansıması" yorumunu yapıyor. Sebep ne olursa olsun Fatih Terim'in neşe dolu davranışlarının takıma yansıması sorgulanmalı. Bence bu atmosfer baskı ve gerilimden hoşlanmayan üst düzey milli oyunculara olumlu yansıyabilir. Bu durum bana Şenol Güneş'in dünya üçüncülüğüne götüren hoşgörülü ve sıcak ortamını hatırlattı.
İki yüzlü tavırlara dikkat! İkincisi kamp kültürü ve medya-futbolcu ilişkileri ki bu noktada önemli arızalar var. 9-10 oyuncu ya medya ile röportaj diyaloğunu kapatmış, ya da kaçamak güreşiyor. Zaman zaman baş gösteren milli kimlikten uzak, bireysel bakış açısıyla iki yüzlü tavırlar ortamın güzelliğine yara veriyor. Bunun acilen düzeltilmesi gerekiyor. Üçüncüsü, oynatılmaya çalışılan sistem. Bu takımın bir uzun santrforu yok. Bu Hakan Şükür olur, başka bir uzun olur. Ama bunun sıkıntısını yaşama ihtimalimiz çok yüksek. Bu yüzden ilerde oynatılmaya çalışılan üçlü hücum yapısı özgür ve hareketli kalmak, topu da sürekli yerden oynamak durumda. Uruguay maçı bizce çok iyi bir hazırlık karşılaşması oldu. İyi takımlarla oynamak, sonucu yenilgi de olsa da alınan bilgiler ve uyarılar çok değerliydi.