Yenilgi de aşka dahil Ne hakem sorunu vardı ortada, ne tribün kıyameti... Varını yoğunu ortaya koyan Galatasaray oynadı ve kazandı.
***
Bir gol düşünün, boş bir kale, izleyen defans oyuncuları ve topun arkasından koşan bir kaleci... İki Fenerbahçeli futbolcunun aynı topa çıkıp, birbirleriyle tek kelime konuşmadan yarattıkları bu golün, tribündeki haykırışla yakın ilişkisi olması, dün gecenin en hazin komedisidir.
***
Fenerbahçe defansında bir iç kanama vardı dün gece... Alışılmadık biçimde kademesiz oynadılar. Ve birbirlerinden kopuk. Alışıldık imeceden eser yoktu.
***
Maçın bütününe bakarsanız, Galatasaray beklenen oyununu oynadı. Fenerbahçe beklenmeyen... İlk dakikalarda Fenerbahçe kısık sesliydi de, Galatasaray gol diye haykırıyordu sanki. Sarı-kırmızılıların baskısına karşılık, Fenerbahçe'nin sabır işçisi olduğunu düşündüm de, kanatlar çalışmıyordu. Kazım'ın umarsız bir hali vardı. Uğur Boral'ın kanadı işlek koridordu. Deivid ve Aurelio sahada yoktu. Alex'in ilk yarım saati atlatmakla görevli soğutucu olduğunu düşündüm, o maç boyu soğuk kaldı. Sadece Gökhan Gönül, kendine yakışan bir oyunun içindeydi.
***
Geceye ayna tutunca, gördüm ki, koşan hep Galatasaray'dı... Rakibini siperinden çıkartmayan kuşatmanın renkleri hep sarı-kırmızıydı. Ofsayt taktiğiyle oynayan Fenerbahçe defansından berbat sinyaller geliyordu. Maçın 26. dakikasında Lugano'nun davetinde Ümit Karan'ın vuruşunu direkler önledi. Ama 37. dakikada Edu ve Volkan arasındaki garip çelişkinin, Nonda için ikramiye olmasına kimse engel olamadı.
***
İkinci yarıda da roller değişmedi. Verilen mücadelenin kazanmaya yetmediği anlarda, Fenerbahçe'nin kendi rüzgarında savrulduğunu gördük. Zico'nun hamlelerinin geçersiz olduğunu Aurelio'nun gölgesini, Deivid'in siluetini, Maldonado'nun hiçliğini gördük. Son dakikalardaki yapay baskının bir şey getirmesi mümkün değildi zaten... Sadece biraz heyecan getirdi o kadar!
***
Galatasaray'a gelince... Onlar inançlıydı, militandı ve maçın her anında kazanmakla doluydu. Defans süper oynadı, Servet hatasızdı. Barış ve Sabri, sağ kanadın arılarıydı. Haklı bir galibiyet aldılar.
***
Ne diyebiliriz ki. Yenilgiler de aşka dahil. Fenerbahçe'yi sevebilmek için, böyle günleri de sevmek gerek. Taraftar dediğin ağaç gibi dimdik olmalı her daim. 90 dakika hangi sonuçla biterse bitsin, gözleri geleceğe açık olmalı... "Kazandığında sevmiyorum seni, kaybettiğinde sevdiğim kadar" demeli. Formasını, yastığının kenarına koyup... Öyle uyumalı..
***
Aşk her şeyden büyüktür... Fenerbahçe kimseye benzemez... Yenildiğinde bile...
***
Keşke futbolcular ve yöneticiler de bu aşka taraftarlar kadar sadık kalabilse... Keşke...