Entellektüeller ve amigonuz ben! Türkiye'de sportif anlamda entelektüel birikim yok, bugün yorum kirliliğinin yarattığı kaotik ortamın temelinde bu var. Omuza kazak atmak, gözlük takmak, mümkünse ortadan ikiye ayrılanını (!) tercih etmek, farklı bir sakal bırakmak, konuşurken sağa sola bakmak, yutkunmak, entelektüel maskesi takmanın en kestirme yolu. Söylenenin, altı boşmuş, doluymuş bakan yok. Sorsan, adam iki futbol kuralını yorumlayamazmış bu da önemli değil. Bırakın tüm bunları bir yana, entelektüellerin, yani araştırmacı aydınların tüm dünyadaki en büyük hedeflerinden biri olan haksızlıklarla mücadele ile bizim yarım porsiyon, entel görünümlü arkadaşların hiç ilgisi yok. Misal, bir takım sezon başından beri sahanın ortasında lime lime doğranır, onlar bunu görmez, yazmaz. Dahası, bunu görmemeyi, tarafsızlığın bir gereği gibi yutturmaya kalkar. "Biz amigoluk yapmıyoruz" derler mesela. Onlara göre haksızlığa uğrayıp canı yananın yanında olmak amigoluktur çünkü. Milyonlarca insan, tüm vicdanları isyandan patlatacak hatalarla kahrolmuş, uykuları kaçmış, psikolojileri bozulmuş, bunları görme, duyma, yazma, sonra da "Ben tarafsızım" diyerek sıyrıl aradan. Sorsanız tarafsızdır bu arkadaşlar ve kimseyi savunmak gibi bir misyonları yoktur. Oysa amigonun ağababası onlardır, gördüklerini yazamayacak kadar da korkaktırlar üstelik. Gündemi değiştirerek gerçekleri gizlemeye çalışan, kendi formaları üzerine yapışan çamurları çaktırmadan silmeyi görev sayan ve her önemli derbide sobelenen gizli fanatiklerdir onlar.
Yangını seyredemem! Yukarıya astığımız günün sözü de onlar içindir. Ateş ile itfaiye arasında tarafsız kalmayı, yangının büyümesini seyretmeyi meziyet zannedenlere, "Sizin yangını yakanlardan farkınız yok" demek içindir. Eğer bu arkadaşların tavırları tarafsızlık ise, kimse benden böyle tarafsız yazılar beklemesin. Ben gördüğüm yanlışlara karşı çıkarken, kim haklıysa ondan yana taraf olmaya devam edeceğim. Misal, Cihan Oskay çamur attığında Fenerbahçe'yi nasıl savunduysam, yarın aynı durumda Galatasaray ya da Beşiktaş da savunacağım. Mesela, Aziz Yıldırım'ın ilk iki yılında Haluk Ulusoy'la yaşanan kavga nedeniyle Fenerbahçe sahanın ortasında kıtır kıtır kesilirken savunmayı nasıl görev bildiysem, bu sezon Ankara'da katledilen, iki Fener ve bir Galatasaray maçında hakem hatalarıyla puanları çalınan, Trabzon'da katliamdan tesadüfen kurtulan, ilk Sivas maçında yine hakem hatasına kurban giden Beşiktaş'a yapılan haksızlıkları dile getirmeye devam edeceğim. Örtülü amigoların, tüm bunları bırakıp, "Beşiktaş'ın kadrosu yetersiz" gibi gündem değiştirme tuzaklarına ise hiç düşmeyeceğim.
Taraf tutmaya devam! Doğrudan yana taraf olmak, haksızlıklara karşı dik durmak amigoluksa eğer ben amigo olmaya gönüllüyüm dostlar. Sportif entelektüel birikime sahip olduğunu düşünen ve bunu omuzlara hırka asmanın, afili laflar etmenin ya da parçalı gözlük takmanın ötesine götüren herkesin ilk görevi de bu olmalıdır. Kimse bizden ılımlı adı altında pısırık, tepkisiz, olmamızı beklemesin. Bu her şeyden önce meslekle ilgili diplomalarımıza, geride kalan 23 yılımıza haksızlık olur. Biz falancanın yeğeni, filancanın rakı masası arkadaşı olarak girmedik bu Bab-ı Ali denilen cadı kazanına. O nedenle sahte entelektüeller de dahil, herkesi karşımıza alıp, gerçek araştırmacı aydın tavrımızı korumak Allah'ın izniyle, bıkmadan, usanmadan ve en önemlisi keyifle yapacağımız bir görevdir. Dolayısıyla bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da her kim haksızlığa uğrarsa, Turgay Demir onun yanında ve haksızlığın karşısında olacaktır. Biz itfaiyeciyiz, yangını seyretmeyiz.