Rakamlar çok kötü Artık belli oldu ki, Beşiktaş'ın durumu "pamuk ipliğine" bağlı. Ya hep kazanacak, ya da kaybettiği bir maçtan sonra havlu atacak. Ancak çarpıcı bir gerçek daha var. Kalan 12 maçın 7'si İstanbul'da ve büyük maçların tamamını İnönü'de oynayacak. Peki Beşiktaş, bu fikstür avantajını kullanıp şampiyonluğa ulaşabilir mi? Rakamlar bunu "garanti" etmiyor. Çünkü Beşiktaş, hem "atan", hem de "yiyen" bir takım. Bunun en belirgin örneği, 27 maçın 14'ünde gol yemiş olması. Savunma hâlâ "SOS" veriyor. İkinci yarının ilk 5 maçında atılan 12 gole karşın, 8 gol yenilmesi bunu açıkça kanıtlıyor. Ligin ilk yarısındaki maç başına "gol atma" oranı 1.29'du... İkinci yarının ilk 5 maçında oran 2.40'a çıktı... Gol yeme oranı ise 0.82'den 1.60'a yükseldi. Gordon ile yeni savunma düzelir mi? Hırvat futbolcu, topun bile görünmediği karlı zemindeki Ankara maçında hava toplarındaki üstünlüğü, iyi yer tutuşu ve futbol zekâsı ile vasatın üstündeydi. Savunmaya % 20 oranında rahatlık getirebilir. Ancak olmazsa olmazlar var. Örneğin Tello ve Cisse... Çok zor ama Beşiktaş, bu iki oyuncuyu kalan 12 maçın tamamında oynatmak zorunda. İkisinden biri yoksa, takım performansında % 30 azalma oluyor. İkisi birden yoksa, olacakları aklınızdan bile geçirmeyin. Beşiktaş'ta oyuncu değişiklikleri ve zamanlama da çok önemli. Ankara maçında rakip savunmayı ve orta alanı yıpratan Nobre'nin, 20 dakika kala oyundan alınması Beşiktaş'ı facianın eşiğine getirdi. Görüldü ki Delgado ve Ricardinho'nun birlikte oynaması, orta sahayı çökertiyor, savunmayı kaderiyle baş başa bırakıyor. Kesin gerçek şu: İkisi birden oynamaz! Holosko çizgiye çekilemez. Bir keskin saptama daha... Beşiktaş, tek forvetle oynayamaz! İki forvetle oynar ama birisi Delgado olursa, sıfır çeker. Son söz: Beşiktaş kalan maçlara ideal 11'i ile çıkarsa (!) şampiyon olur!