Temel Özalak Anlatılmaz güzellikler yaşadığım can dostumdu. Bir dönemin ayrılmaz parçalarıydık. Bekarlık günlerimizde sabah akşam beraberdik. Futbol oynadığım yıllarda en özel röportajları onlara verdim. Herhalde 'Erkekçe' dergisinde en fazla söyleşisi çıkan futbolcu bendim. Çünkü çok güvenilir bir arkadaştı. İşini iyi yapardı ve iyi gazeteciydi. Aramızdaki off the record'ları mezara kadar götürdü. Evde kitap okuma seanslarında o kitapların tartışmasını yaparken, futbolu bıraktıktan sonra teknik adam olmamamı, yazmamı o önerdi. 1-2 deneme yazımı okuttuğumda 'tamam bu iş bitmiştir' diyerek beni yüreklendiren o idi. 35 yıldır futbol dünyasının içindeyim. Bu piyasada alnı açık, başı dik dolaşmak kolay değildir. Temel de böyle bir insandı. Bu yüzden iyi anlaşıyorduk. Neler gördüm, neler geçirdim. Temel bana 'tamam bunlar off the record ama yazmaya başlayınca bari sen kaleme al, benim içim gidiyor' derdi. Onun mezara götürdüklerini elbette ben de mezara götüreceğim. Uzun lafın kısası adam gibi adamı kaybettik. Daha 1 hafta önce telefonda konuşmuştuk. 'Yahu Selçuk, evlendik görüşemioruz. Bir gün oturup da laflayalım' demişti. Ama olmadı. Cenazesine gidemedim. Gitmek istemedim. Temel beni anlayacaktır. Çünkü o da benimkine gelemezdi biliyorum. Geriye o kadar çok anımız kaldı ki. Artık Paul Anka'nın 'You're my destiny' şarkısını başka duygularla dinliyorum. Dinlerken bir yerlere giderdik. Şimdi ise ağlıyorum. Can dostum, umarım yukarıda sonsuz mutluluğu bulursun.