Kalli sonuncu Kalli takımın başarısında adı sonuncu anılacak kişi. Takımı yapan değil bozan adam. Galatasaray'ın Fenerbahçe maçını kazanmasını engelledi.
Lincoln maça girecekse çıkması gereken kişi aynı türdeki Arda'dır. Onun yerine Serkan'ı çıkardı. Orta sahada bütün yük yorulmuş Mehmet ve Barış'a kaldı.
Ortada genç, pırıl pırıl bir takım var. Vestel'i darmadağın ettiler. Ama taraftarar "Lincoln" diye bağırıyor. Bu çok büyük bir ayıp, büyük bir ihanet.
Galatasaray, haftanın en farklı skoruna imza atarak üst üste 4. galibiyetini aldı. Üstüne üstlük tamamen yerli bir kadro ile mücadele ediyor. Galatasaray'la ilgili görüşlerimde de bir değişiklik yok.
Bu teybi her hafta getirip önüme koymana gerek yok; 1. haftadan itibaren söylüyorum: "Galatasaray takımından iki kadro yaparım, bu lige sokarım, birisi birinci olur, diğeri ikinci." Galatasaray'ın elinde böyle bir kadro var ama bu kadroyu Kalli piç etti. Oynadı oynadı, darmadağın etti. Şimdi diyorlar ki "Muhteşem, hepsi Türk oyuncusu..." Bu takımın Kalli ile uzaktan yakından alakası yok. Bu takımı yaratan, cezalar ve sakatlıklar. Kalli'nin elinde 11 adam kaldı, 12 değil... Geçen hafta Fenerbahçe-Galatasaray maçında, bütün Türk gazeteleri, ilk defa sahaya çıkacak, derbide oynayacak iki takımdan birinin kadrosunu hatasız yazdı. Çünkü 12. adam yoktu Galatasaray'da... Sahaya öyle çıkacaktı. 10 yaşında çocuğa da sorsan o takımı sayacaktı, bana da sorsan o takımı sayacaktım, Kazım Kanat'a da sorsan o takımı sayacaktı. Galatasaray'ı Galatasaray yapan bu akla hayale gelmez sakatlıklar. Ne oldu faydası; 1- 11 tane koşan adama kaldı Galatasaray. 2- Bu 11 adam biliyorlar ki ölseler oynayacaklar. Çünkü yerlerine sokacağı adamı yok. Buna rağmen Kalli, Fenerbahçe maçının 60. dakikasında Hakan'ı çıkardı. Niye? Çünkü Ayhan iyileşmişti ve Fenerbahçe maçını kazanmayı engelledi. Hakan ile Ayhan değişikliği yaparak, akıllara seza bir değişiklik yaparak. Kalli bu takımı yapan değil, bu takımı bozan adam. Şimdi ne demek istediğimi bundan sonra anlayacaksın. Çünkü Ayhan iyileşti, Lincoln iyileşti, Nonda iyileşmiş. Sabri affedilmiş. Yani Kalli'nin elinde yine oyuncak var şimdi. Kalli'nin elinde oyuncu kalmamıştı. Kalli de olsa o 11'le oynayacaktı, sen de olsan o 11'le oynayacaktın, ben de olsam o 11'le oynayacaktım. Çocuklar bunun verdiği güven içinde bildikleri gibi oynadılar. O zaman Galatasaray bu hale geldi. Kalli bu takımın başarısında adı sonuncu anılacak adam. Kalli oynamazsa takım başarılı oluyor, oynadığı anda işte Fenerbahçe maçının 60. dakikası...
ARDA'YI DİNLENDİRSENE Şimdi Galatasaray'ın önünde zorlu bir Leverkusen maçı var. Sizin de söylediğiniz gibi sakatlar iyileşti. Kalli bu maça kendisini ispatlayan yerli kadro ile mi çıkmalı? Bu kadro müthiş top oynuyor ama bu kadronun müthiş top oynadığını farkında olmayanlar var. Şimdi Fenerbahçe maçındaki değişikliği konuştuk. Kalli, Vestel Manisa maçında ne yaptı? Lincoln'ü sokmak için, Serkan Çalık'ı çıkardı. O takımdan Serkan Çalık mı çıkar? Maçı almayı garantilemiş görünüyorsun, 4-1 ileridesin, Lincoln'e de şans vermek istiyorsun; çıkacak oyuncu Serkan mı? Galatasaray'ın maçı domine eden, Vestel'i perişan eden yeri orta sahada yaptığı pres. Kim var orta sahada? Arda, Mehmet Topal, Barış, Serkan Çalık. Bu dörtlünün içinde futbolu Lincoln'ü uyan adam kim: Arda. Lincoln oyuna girecekse çıkması gereken aynı türde bir oyuncudur. Arda o dörtlünün içinde en çabuk yorulanı biliyoruz. Arda o dörtlünün içinde İstanbul'daki Leverkusen maçında Galatasaray'ın en çok ihtiyaç duyacağı adam. Yani maçı sağlama almışken Arda'yı dinlendir artık, riske etme. Bütün futbol ölçüleri, bütün futbol değerleri Arda'nın çıkıp, Lincoln'ün girmesini söylerken, Serkan Çalık'ı çıkardı, Lincoln'ü soktu. O müthiş presle Vestel'i darmadağın eden Galatasaray'da iş, iyice yorulmuş Barış ve Mehmet Topal'a kaldı ve Mehmet Topal'ın kaptırdığı top maçın kırılma noktalarından biriydi. Şimdi bu değişikliği yapan hocaya sen nasıl 'İyi hoca' dersin!.. İkinci grup; Galatasaray seyircisi. Ortada bir genç takım var, hepsi Türk, pırıl pırıl oynuyorlar, darmadağın ettiler Vestel'i, Lincoln'ü görünce "Lincoln" diye bağırmaya başladılar. Kendini o sahadaki gençlerin yerine koy, ne hissedersin o andan sonra!..
ÇEKİRDEK YİYORLAR O dakikadan sonra takımda bir bocalama, bir düşüş oldu sanki... Tabii. Ben bu kadar top oynayacağım, maçı bu noktaya getireceğim, seyirci beni alkışlayacağına "Lincoln" diye bağıracak!.. Böyle bir şey olmaz. Bu ayıp, bu ihanet ama Galatasaray seyircisi falan yok. Türkiye'nin en kötü seyircilerinden biri Galatasaray'da... Maç 5-3 olmuş, Vestel bastırıyor, tek kale oynuyor, Galatasaray seyircisi uykuda!.. Orada maçın bir kırılma noktası daha var. Kimse maç seyretmiyor, kimse maç yazmıyor Türkiye'de... Ayıp bir şey... Bir 4. gol kaçırdı Vestel. Kalenin sağ tarafından vurdu, sol direği yalayarak auta gitti top. İçeri girebilirdi ama daha iyisi o topu kaleye atacağına solda bomboş iki tane Vestelli bekliyor. Topu oraya yuvarlasa, iki Vestelli'nin ikisi birden boş kaleye girecek. Galatasaray paniklemişken, 5-4 olsaydı maç, ne olurdu sonuç? Bir tane gazetede bir satır yok. Galatasaray'ın nasıl bir uçurumdan döndüğünü anlatan!.. 3-0'dan, 4-1'den, 5-2'den maçı veriyordu Galatasaray... Kimse maç falan seyretmiyor!.. Kimse maç yazmıyor!.. Milliyet'i okudum, Hürriyet'i okudum, Vatan'ı okudum, Akşam'ı okudum, Sabah'ı okudum, bir yığın palavra... Bu maçın iki tane kritik noktası var, Mehmet Topal'ın topu kaptırması ve o adını bilemediğim Vestelli'nin bomboş iki arkadaşına topu vermemesi. Gazeteleri ismini öğrenmek için karıştırıyorum. O zaman ben gazete niye okuyayım. Gazete artık günümüzde televizyonun ayrıntılarını anlatan yayın organı... Televizyonda ben her şeyi görüyorum. Televizyon benim kafamda sorular yaratıyor. Bu soruların cevabı için gazete okuyorum. Evvelden televizyon yoktu, her şeyi gazeteden okurduk. Şimdi öyle değil, şimdi televizyondan kafamda sorular var. Türkiye'nin 5 büyük gazetesinde, maçın bu kırılma noktasında, topu kaleye atamayan ya da arkadaşlarına asist yapmayan, egoist adamı, Vestel'e maçı kaybettiren adamı öğrenemedim. Kaç kişi var Şeref Tribünü'nde akredite olmuş? Niye onlar akredite oluyorlar, niye gidip oturuyorlar basın tribününe... Niye o maçı seyrediyorlar? Ondan sonra "Hıncal Uluç, şezlong eleştirmeni" diyorlar. Evet ben şezlongtan maçı daha iyi seyrediyorum. Ben kırılma noktasını fark ediyorum oturduğum şezlongtan. Onlar tribünde birbirleriyle sohbet etmekten ve kabak çekirdeği yemekten, maçta olup biteni farkına varmıyorlar. Adını saydığım her gazetenin, her birinde bu maçı en az 4 kalem yazdı. 'Vestel maçı alıp götürüyordu, 3-0'dan 4-1'den, 5-2'den... Bu ne biçim iştir?' diye bir kişi yazmaz mı?