Fark ortada Galatasaray'ın elinde çok iyi bir kadro var. Bu kadronun açık farkla zirvede olması gerekirdi ancak yönetim ve teknik heyet nedeniyle hak ettiği yerde değil
Hasan Şaş, Linderoth, Lincoln gibi dünya klasında 3 adamın eksikliği bile hissedilmiyor. Fenerbahçe'de ise "Alex yok ondan böyle oldu" deniyor
Ben, 70 yaşındaki Hıncal, Hakan'la birlikte oynasam gol atarım. Adam öyle boşluklar yaratıyor. Bunu gören bir tane futbol yazarı yok mu?
Galatasaray, Çaykur Rize karşısında iyi bir futbol sergileyerek sahadan farklı bir galibiyetle ayrıldı. İkinci yarıya da lige başladığı gibi başladı.
Kalli "Ben 2 yemeyi değil, 5 tane atmayı düşünürüm" diyordu, tam o dediği skorla bitti maç. 2 gol yiyip, 5 gol atan bir Galatasaray vardı sahada. _Galatasaray'ın toparlanma sürecine girdiğini söyleyebilir miyiz? Bilemiyorum. Bunu söylemek için erken. Galatasaray'ın elinde çok iyi bir kadro var. Türkiye koşullarında çok iyi bir kadro var. Bu kadronun açık farkla zirvede olması gerekirdi. Bu hale düşüren bu yöneticiler ve bu teknik ekiptir. Galatasaray'da hücuma dönük düşünce güzel, kadro güzel. Hasan Şaş, Linderoth ve Lincoln gibi dünya klasında 3 adam yok ve bu 3 adamın eksikliğini hissetmiyorsun. Fenerbahçe'de Brezilya Milli Takımı'nda bile oynamayan bir Alex yok, bütün her şey onun üstüne bağlı, 'Alex yok ondan böyle oldu' diyorsun!.. Kadro farkına bakar mısın? Hasan Şaş'ın götürülmeyişini bu defa takdir ve alkışla karşıladım. Altında eğer bir kötü niyet yok ise bu soru işareti hep var, çünkü Kalli'nin yaptıklarına, Adnan Polat'ın, Adnan Sezgin'in ekibinin yaptıklarına artık yürekten inanamıyorum. Hasan Şaş'ın deli danalar gibi oynadığı, bir de sarı kartla, 'Beni oyundan atın' diye bas bas bağırdığı maçta Hasan'ı oyundan almıyorsun, çarşamba günü Brugge maçında gördüğü sarı kart yüzünden kadro dışı bırakıyorsun. Bu ikisi birbirinden çok farklı anlayışlar. Hasan Şaş'a ceza verilmesi gerektiğini defalarca ifade ettim. Hiçbir hoca, her an takımı 10 kişi bırakacak adamla oynamak istemez. Ama şimdi Hasan Şaş da kadroda olmadığını benim gibi gazetede mi okudu! Yoksa birisi, Ahmet Akcan, Kalli, Adnan Polat, Özhan Canaydın, kulübün önde gelenlerinden birisi, Hasan Şaş'la oturup bu cezanın sebebini anlattı mı? Bu çocuğun sorunlarını dinledi mi? Belki bu çocuğun bir ruh doktoruna ihtiyacı var. Ona bir doktor tavsiye edildi mi? Bunları bilemiyorum... Onun için de yapılan hareketin anlamı doğru fakat altında ne yatıyor bilmiyorum.
HAKAN 10 NUMARA _Nonda, Rize maçında gol sayısını 9'a çıkardı. Performansı ve golleriyle ilgili yorumunuz nedir? Hakan Şükür'süz oynasın bakayım. Maçın yıldızı Hakan Şükür'dü. Türkiye'de spor yorumcusu kalmamış. Hakan'ın yanında oynamak bir golcü için dünyanın en büyük mutluluğu... Hakan çünkü gol yollarını açıyor. Galatasaray'ın en kısa boylu adamı Arda kornerden gelen topa kafayı nasıl vurdu? Korner atılırken Hakan'ın hareketine bir dikkat edin. Kimse bunlara dikkat etmiyor. Çünkü Galatasaray'da bir Hakan nefreti var, Fenerlilerde bir Hakan dehşeti var. 'Aman biz bundan nasıl kurtuluruz' diye. Maçın yıldızı, 10 numaralık bir tane adam vardı sahada; Hakan Şükür. Kimse farkında değil. Bunlar kör!.. _Nonda attığı 3. golden sonra kramponunu parlatarak Hakan'ın goldeki hakkını teslim etti. Nonda açıklıyor zaten... Açık açık maçtan 3 gün evvel söyledi Nonda. "Hakan ile oynamak büyük rahatlık" diye... Stoperleri peşine takıp, taa dünyanın öbür ucuna götürüyor, sen burada bomboş kalıyorsun. Yaptığı asistler, verdiği paslar, hava hakimiyeti onlar ayrı. Hakan'ın topla yaptığı şeyler zaten tartışılmaz. Ben şimdi burada topsuz oyunda yaptıklarını anlatıyorum. Hakan'ın yanında ben oynasam gol atarım.
NİYE TRİBÜNDELER? Ben, 70 yaşındaki Hıncal, Hakan'la birlikte oynasam gol atarım. Adam öyle boşluklar bırakıyor. Türkiye'de bunu anlayan, bunu gören bir tane futbol yazarı yok mu? Nereye gidip, maçları izliyorlar? Ben televizyonda görüyorum da onlar tribünde nasıl görmüyorlar? O zaman tribünde olmanın farkı ne, niye tribündeler? Yazıyorlar ya 'Şezlong yazarları' diye. Şezlong yazarının 10'da biri kadar maçı bir analiz etsinler de göreyim bakalım. Açtım bütün gazeteleri okudum. Hakan Şükür'ün 'maçın kaderini değiştiren adam' olduğunu yazan bir tane gazete yok. Bir tane... _Son vuruşlarına ve kaçırdığı pozisyonlara bakılıyor genelde. Televizyonda da bu yönde kritikler yapılıyor? Tabii... Hakan'ın vurduğu harika kafa gol olsa çok başka şey yazacaklar. Nonda'nın vurduklarının 2 tanesini, iyi bir kaleci yer miydi? Yemezdi. Ne olacaktı Nonda o zaman? 9 verilen, göklere çıkartılan Nonda hat-trick yapmasa ne olacaktı? Ben bu kadar tabelacı, bu kadar skor basını, bu kadar takıntılı bir spor medyası dünyada görmedim. İnanamıyorum. Maçtan sonra gazete okurken resmen midem bulanıyor. Çünkü hangi yazının hangi niyetle yazıldığını biliyorum artık. Bir yazı niyetle yazılmaz. Ayıp bir şey, kendi mesleğine ihanet ediyor. Ben senden nefret edebilirim, şu kapıdan girerken gözünün üstüne yumruk çakabilirim ama harika bir yazı yazmışsan, 'Bülent ne kötü yazı yazmış' demek bana yakışmaz. Bu ayrı, o ayrı. Gazeteci bu demek. Hakan Şükür'ün Çaykur Rize maçındaki rolünü anlayan gazeteci varsa, çıksın bana telefon etsin. Desin ki, 'Hıncal benim için ağır konuştun. Ben bal gibi anladım da yazdım da...' Maçası sıkan da gelsin benimle maçı seyretsin ki diyorum televizyon tahditli. Özellikle topsuz oynayan adamı tahditli gösteriyor. Sahada olmanın bir tek avantajı var. Topsuz alandaki oyunu daha iyi görürsün. Çünkü kamera topu takip eder, top sağda ise sol açıktaki adamın yaptığı deplasmanı göremez. Bunu rağmen ben televizyonun başında maçın yıldızının Hakan Şükür olduğunu fark ettim. Tribünde oturanlar, niye oturuyorlar? Kabak çekirdeği yiyip, lak lak etmek için mi?
Servisi
