Son Kale yıkıldı Şimdi gazeteciler, televizyoncular kime danışacak? Türkiye'nin sonuncu atletizm uzmanını kaybettik 'Devlet yok' dediğim zaman kızıyorlar. Berlin'de Londra'da niye insanlara çarpıp öldürmüyorlar?
Türk basını, üzücü bir kaza sonucu çok önemli bir kalemini daha kaybetti. Cüneyt Koryürek'in ölüm haberini duyduğunuzda neler hissettiniz? Şunu söyleyim ben sana; Türkiye'nin en çok satan spor gazetelerinden birinin editörüsün. Yarın bir atletizm olayı olsa, uzman birisine ihtiyaç var, kime gideceksin? Şimdi kime gideceksin? Televizyoncular kime gidecekler? Gazeteciler kime gidecek? Türkiye'nin sonuncu atletizm uzmanını kaybettik. Türkiye'de şimdi atletizm uzmanı yok. Atletizm sevenler, bilenler var ama atletizm uzmanı yok. Her atletizm olayında fikrine danışılacak bir kişi yok. Her danışıldığında fikrini kim olursa olsun söyleyen, kimseye naz yapmayan bir adam üstelik... Türkiye'de atletizm uzmanı kalmadı. Bu kadar önemli.
_Binlerce vatandaşımız gibi, bir önemli ismi daha trafik kazasında kaybettik. Niye hâlâ bir çözüm bulamıyoruz, niye bu ölümleri durduramıyoruz? Ben "Türkiye'de devlet yok" dediğim zaman bana kızıyor Celalettin Cerrah, emniyetçiler ve de iç işleri bakanlığı...
CİNAYET ARABASI Bu kazalar niye başka yerlerde olmuyor? Niye Londra, New York, Berlin, Paris'in sokaklarında arabalar insanlara çarpıp öldürmüyorlar? Çünkü Berlin sokaklarında, New York sokaklarında, Londra, Paris sokaklarında 'şehir içinde azami hız 50 kilometre' deniyorsa, o sürücüler 50 kilometre hızla gidiyor. 50 kilometre niye seçilmiş, keyif için seçilmemiş. 50 kilometre çok ani bir şey olduğunda arabayı kontrol edebileceğin sonuncu hız... "Gördüğüm zaman, göz göze geldiğim zaman kurtaramadım" diyor Cüneyt ağabeye çarpan kişi. En az 100'le gidiyordu. Kazanın şekli onu gösteriyor. Bilim diyor ki 65 kilometre hızla bir kişiye çarptığın zaman, çarptığın istikamette düşer. Bu hızdan yukarısında çarptığın zaman havalanır arabanın üzerine düşer. Cüneyt ağabey havalanıyor, önce arabanın camına çarpıyor, oradan bir daha havalanıyor, arabanın üstüne düşüyor. Arabanın ön camı paramparça, arabanın üstünde hasar var. Böyle bir iki kere zıplatacak kadar hızla çarpması için en az 100'le gitmesi lazım. Devletin olduğu yerde, şehrin ana caddesinde, hiç kimse arabasını 100'le sürmeyi aklından geçirmez. 'Süremez' demiyorum, aklından geçirmez. Ama kimse Türkiye'de yakalanacağına, ceza göreceğine inanmıyor. Divan Oteli'nin önündeki ışığı geçmiş, Hilton'un sapağındaki yeşil yanıyor, 50 metre mesafesi var, yeşili yakalamak için gaza basıyor. O sırada araba BMW, çok hızlı fırlayan bir araba, hızı 100'e ulaşıyor ve artık ondan sonra yapacağı bir şey yok. O hızla vurduğun zaman da zaten kurtulma şansı yok. 15 gün evvel yazdım ben, o hızla vurduğun zaman yüzde 95 ölüm. Yani arabasını bir cinayet arabası gibi kullanıyor. Çocuk kabahatli mi; değil. Bunu söylediğim halde, vicdanen çocuk kabahatli değil... Çünkü herkes böyle kullanıyor. Onun talihsizliği o sırada Cüneyt ağabeyin yolda olması. Yoksa şimdi gidelim, oradan o hızla geçen bir sürü araba sayacağız. Bu kazaya rağmen... Ercan Arıklı yaya geçidinde öldü ama gel de şoföre kız bakalım. Yaya geçidinde duran sürücü var mı Türkiye'de?
ÜSTÜME SÜRDÜ Evvelki gün yazdım Sabah gazetesinin yanında yeşil bana yanıyor, karşımda polis var, adam arabayı üstüme sürdü; polise diyorum ki, "Niye müdahale etmiyorsun." Zavallı bir ifade ile polis bana bakıyor. Yeşil ışık yanıyor, yaya geçidinde, yol benim, adam üstüme sürüyor. Işık olmasa bile süremez. Yaya geçidindeyse, yol yayanın. Kural bu. Bir de ışık var üstelik, bir de polis var. Adam yine de üstüme sürdü ve bastı gitti. Hadi bana gelsin anlatsın Celalettin Cerrah; 'Bu şehirde devlet var' diye... Bu şehirde devlet yok. Ercan Arıklı bu yüzden öldü, Cüneyt Koryürek bu yüzden öldü, Tankut Ökten, proföser bu yüzden öldü. Bütün ölenler bu yüzden öldü. 'Devletin olduğu yerde kimse bu tür işleri yapmaya cesaret edemiyor' demiyorum, aklından bile geçirmiyor. Öyle şartlanmışlar...
Servisi
