Hesap zamanı Gılgamış destanında bir söz vardır. "Sonsuza kadar yıkılmayacak bir ev yapabilir misiniz?" Zico'ya sorabilir misiniz; "Ligin sonuna kadar yenilmeyecek bir takım kurabilir misin?" diye. Ama yenilmenin de ruhu olmalı. Rize'de, liderliğe destek kıtasında, bir tek asker bile yoktu. Sadece Fenerbahçe formalı konu mankenleri vardı.
* Gördüklerimiz gerçek, görmediklerimiz ise daha gerçek. Şu anda ülkenin en ilkel futbol oynayan takımı Fenerbahçe. Sadece rakibin hatasına yönelik bir sistemde, ne kazanma ruhu, ne yenilme asaleti. Fenerbahçe'nin gerçek yüzünü, topu ayağına alan bir futbolcunun, pas verecek adam arama telaşında görebilirsiniz. Serkan yüz adım atıyor, bir adımlık değeri yok. Can Arat, top ayağına geldiğinde, iki eliyle gözlerini kapatıyor, vur Allah nereye giderse. Tribüne oynayanlar da caba! Koca takımda, yenilgiye pankart açan bir tek adam olmaz mı? Alex ve Appiah "keyif tanrıları" oldu. Her şeyin bir sebebi varsa, bu adamların neden oynamadığını birileri araştırsın. Çünkü gelecek haftalarda lig, daha merhametsiz bir hâl alacak. İçinde aşk olmayan hiçbir gerçeğin önü açık değildir.
* Fenerbahçe'de endişeleri lider yapmak gibi bir düşüncemiz yok. Ama yürek gözüyle bakmayı bilmeyenleri uyarmak gibi bir görevimiz var. "Biz 7 puanlık farkı bugünler için yaptık" diyen mirasyedi Zico, aslında kendini ele veriyor. "Düşmeseydim inecektim!" mazeretinin yeni temsilcisi. Kaybedecek kadar puan zengini bir takım, kazanmak için oynamayı sevmiyorsa, bu sonuçlar kaçınılmaz. Eee 7 puanın üçü gitti. Bu futbolla kalanların da garantisi yok. Çünkü takımın içindeki cesetleri teşhis edecek yürek gözü Zico'da yok. Giderek artan yangınlarda, kundakçıları dışarıda aramanın da alemi yok.
* Karıncalar davetsiz gelirler. Geldikleri zaman da gitmezler. Galatasaray ve Beşiktaş'ın liderlik aşkı, inkâr edilecek gibi değil. Fenerbahçe'nin zayıf yanlarını öylesine iyi öğrenmişler ki, Gerets bile, "Fenerbahçe'yi sinirlendirdik" diyor. Söylemlerle bir zincirin halkalarını zayıflatırken, Fenerbahçe'nin tahtına kurulan düşler, suya düşüyor. Düşenleri toplamak da karıncaların işi. Futbol dışı eğitimle Fenerbahçe'nin başı her daim dertlidir.
* Fenerbahçe yönetimi AZ Alkmar maçı bitimine kadar "susmayı" kararlaştırmış. Ne değişecek. Sonuca göre mi hareket edilecek yine? Rize'de kılını kıpırdatmadan yenilenler üzülmesin deniyorsa, onlara "el bebek, gül bebek muamelesi" yapmanın bedelini yine taraftar ödeyecek demektir. 100. yılın anlamını hissetmeyen adamlarla maç kazanmak, giderek zorlaşır hale gelmişse, Fenerbahçe'de zaman, hesaplaşma zamanıdır. Vazgeçilmez olan şahıslar değil, Fenerbahçe ruhuysa, taraftarlık o ruhun koluna girmeli. Fenerbahçe'yi "cennet oteli" gibi gören ruhsuz futbolculuğun değil.
* AZ daha unutuyordum... Haluk Ulusoy, Şükrü Saracoğlu'nda, AZ Alkmar maçını izleyecekmiş. Kimsenin gülmediği bir şaka olmalı.
Servisi
