Osman Aşkın Bak ve salto vakti
Gençlik ve Spor Teşkilatı, yeniden canlı ve heyecanlı… Ana teması hareket olduğu halde durağan bir dönemden geçen kurumda, yeni kabine sonrası beklenti zirve yaptı.
Çünkü; Kasımpaşalı Recep Tayyip Erdoğan'ın semtinde ve yanında yetişmiş, Kasımpaşalı bir başka imanlı adam, Reis'le kelle koltukta geçtiği uzun yolların ve yılların ardından Spor Bakanlığı koltuğunda… Dileğimiz odur ki;
Osman Aşkın BAK ile başlayan bu yeni bir dönem, öncelikle Türk sporu için hayırlara vesile olsun.
Sayın Cumhurbaşkanımıza çok yakın biri olmasına rağmen, bu ayrıcalığı etrafına karşı hiçbir zaman kullanmamış, yokuşları kendi hasletleri ile basamak basamak tırmanmış, mütevazı bir görev adamıdır yeni Bakan arkadaşımız… İnandıkları uğrunda yürüdüğü yolda, mücadele kültürü ile yoğrulmuş bir davadan gelişinin etkisi olduğu muhakkak… Aynı zamanda sporla yoğrulmuş ve sorunları çok yakından bilen biri… Tahsili, kültürü, bilgi ve birikimi ile giydiği Spor Bakanlığı elbisesini, tartışmasız herkesin biçilmiş kaftan olarak kabul ettiği bir isim… Unutmadan bir parantez açalım:
Arada bir zülfü yare dokunuyor olsak da, büyük şair Mehmet Akif Ersoy'un dediği gibi "Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem; gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem." Kısaca, gelenin hatırı için geçmişi karalamak ne bize yakışır, ne de bizim işimiz...
Tarih, herkesin günahını da, sevabını da yazdı, yazıyor ve yazacak nasılsa… Bu yüzden, geçmiştekilere çaktıkları hayra vesile olan tek bir çivi için bile teşekkür etmektir bize düşen… Yeni gelene de "Hayırlı olsun, Allah utandırmasın" demektir boynumuzun borcu...
Tepeden tırnağa spor adamı
90'lı yılların ortalarında tanıştığım ve uzun yıllar boyunca birlikte çalışma fırsatı yakaladığım çiçeği burnunda Gençlik ve Spor Bakanımız Osman Aşkın Bak'ı daim bir dost ve kadim bir mesai arkadaşı olarak bir daha tebrik edip, Türk gençliğinin ve sporunun kendisinden beklentilerinin çok fazla olduğunu bir de biz hatırlatalım.
Sayın Bakan bildiğiniz üzere spor kamuoyunun yabancısı olmadığı bir isim… Deyimin tam da yerini bulduğu gibi "Tepeden tırnağa bir spor adamı..." Erokspor'da, zımpara gibi sahalarda amatörlüğün çilesini çekerek başladığı futbolculuk macerasının ardından, yine aynı kulüpteki yöneticilik pozisyonları ile spor yolculuğu devam etti ve bürokrasi ile de bu sayede tanıştı.
Daha sonra, Recep Tayyip Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde İBB Spor Kulübü Genel Sekreterlik görevini başarı ile sürdüren Osman Aşkın Bak, Türk sporuna asıl katkıyı burada vermeye başladı.
Bu dönemde Türkiye Futbol Federasyonu'nda üstlendiği çeşitli görevleri de layıkıyla yerine getirdi.
Nuri Albayrak başkanlığında tam bir sporcu fabrikası durumuna gelen İstanbul Büyükşehir Belediyespor, 2000 Sydney Olimpiyatları'nda boynumuza taktığımız 5 madalyanın dört madalyasını ülkemize kazandıran kulüp konumundaydı ve Aşkın Bak da o sporcu fabrikasının genel sekreteri olarak başarının başta gelen hissedarları arasındaydı.
Gündüzleri futbol takımının maçlarında tribünden bir teknik direktör gibi futbolcuları motive etmek için coşan Osman Aşkın Bak'ı, aynı günün akşamında başka bir şehirde, karateci ya da güreşçileri, müsabakalarında yine aynı coşkuyla desteklediğini ve gayrete getirmeye çalıştığını görürdünüz. İşini her şeyden öte kutsal gören ve asla pes etmeyen Osman kardeşimizle Gençlik Spor Genel Müdürlüğümüz döneminde de bir arada çalışma imkanı bulduk.
İki dönem Güreş Federasyonu Başkanımız olan Bak'ın bu görevini de titizlikle, en iyi şekilde yaptığının en yakın tanığıyız.
Sınırsız enerjisi, keskin ve kıvrak zekası, sonsuz sabrı, sonuna kadar inanmışlığı ve insan severliği ile hep takdir görmüş, en zor ve içinden çıkılmayacak durumları kolaya çevirebilen pratikliği ile sorunun değil, çözümün parçası olduğunu ortaya koymuştur.
Sabır ve anlayışı ile farklı
Kurulu düzenin bizi kilitleyerek kriz ürettiği ve işi zora soktuğu zor zamanlar da geçirdik haliyle… Kritik zamanlarda pratik çözümleriyle kilitleri çözdü; sabır ve anlayışı ile farkını daima fark ettirdi. Gittiğimiz tüm dünya ve Avrupa şampiyonaları ile olimpiyat oyunlarından sporcularımızı başarıyla geri döndürme farkını en başa ekleyerek tabii… O günlerden aklımda kalan futbol tribünlerinin kakafonik gürültüsü arasında tribünde asla yerinde oturamayan, doksan dakika boyunca hiç durmadan "Ayağa pas, ayağa pas" ve şayet takım galip durumdaysa "Averaj lazım" diye seslenişleriyle, güreş salonlarının duvarlarına kadar işleyen "blu passiiifff" haykırışlarıdır Osman Aşkın Bak'ın…
Gelecekten ümitliyiz
Döneminde yetişen Avrupa ve dünya şampiyonu sporcularımızın yanında, bugün kürsüde yer alan gençlerimizin başarıları da onun federasyon başkanlığı dönemindeki emeklerinin sonuçlarıdır.
Hülasa; Türk sporunun başında azimli ve yetenekli bir spor adamı var.
"Bad-el harab-ül Basra (Basra harap olduktan sonra)" geldi belki ama her şey bitmiş değil; gelecekten ümitliyiz.
Bakan Bak, "bak" demeden herkesin yüzüne ve derdine bakacak, leb demeden leblebiyi anlayacak kapasitededir.
Vakit, icraat vakti...
Beyefendiliğinin yanında, kadife eldiven içinde saklı olduğunu bildiğimiz demir yumruğunu, haksızlıklara, beceriksizliklere ve sorumsuzluklara indirme vakti… Cumhurbaşkanımızın AK Parti teşkilatları için büyük tehlike olarak gördüğü mental yorgunluğun (!) sporda da var olan ataletini bertaraf edip, silkelenme vakti… Türk sporunun üzerindeki ölü toprağı kaldırıp, her birim ve her ferdiyle kendine gelme vakti….
Türk sporunun sırtında kenetlenmiş saltoyu çözerek, yarar sağlamayan ne var ne yok tuş etme vakti… Gönül ve ömür verdiği spora faydalı olabilme şansı artık elinde ve o şansı ülkemizin yarınları için kullanacağına inancımız tam… Biz inanıyoruz, siz de inanın… Spordaki tüm eksikleri ve eksileri tuş edecek bir spor bakanımız var ve iş ehline teslimdir artık… Yapacak çok iş olsa da, beklenti çok büyük olsa da, işi çok zor olsa da, onu tanıyanlar olarak biliyoruz ki; başarır!
Allah yar ve yardımcısı olsun.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.