Hak eden insanlar yaşarken onurlandırılmalı
Gençlerbirliği Kulübü, geçtiğimiz hafta İbrahim Üzülmez'in yerine teknik direktörlüğe Ümit Özat'ı getirip, moda deyimle kan değişikliğine gitti. Bu olayın ardından, Kulüp Başkanı İlhan Cavcav'ın 39 yıllık başkanlığı süresinde çalıştığı teknik adamların da bir listesi çıkarılmış...
Cavcav, bu süre zarfında 41'i farklı olmak üzere tam 57 defa teknik direktör değiştirmiş; yani yılda 1.5 gibi bir ortalama söz konusu...
Gençlerbirliği'ni geçtiğimiz sezon ipten alıp düzlüğe çıkaran ancak son beş haftadır galip gelemeyen İbrahim Üzülmez'in "Harcanması bu kadar kolay olmamalıydı" tartışması bir yana, futbolumuzda İlhan Cavcav adına ayrı bir parantez açmamız gerekir.
Cavcav, İbrahim Üzülmez'i değiştirirken biraz da ironik bir biçimde "Futbolumuza teknik direktör de kazandırıyoruz" açıklamasını yaptı. Bir duayen olmaktan öte, bir fenomen de olan Cavcav'ın, Türk futboluna ve hatta dünya futboluna kazandırdığı futbolcuların bir listesi yapılsa, çalıştığı teknik direktörlerden eksik olmadığı görülür. Ergün Pembe, Ümit Özat, Ümit Karan, Metin Diyadin, Gökhan Gönül bunlardan sadece bazıları…
Futbolcu fabrikası yarattı
Özellikle izleyip, Afrika'dan bulup getirdiği gençler, kırmızı-siyahlı kulüpte parlayıp büyük kulüplerin başarısı için top koşturdular; aynı zamanda da Gençlerbirliği'nin kasasını doldurdular. Kamerunlu Geremi'yi 5 milyon dolar bonservis bedeliyle İspanya'nın ünlü takımı Real Madrid'e satma mahareti, başarı hanesinde bir yıldız olarak parlamaktadır.
Başta dört büyük kulübümüz olmak üzere, UEFA kriterlerini yakalama çabasında olan birçok kulüp borç batağında yüzerken, Gençlerbirliği'nin böyle bir sıkıntısı hiç olmadı. Gençlerbirliği adının yanına 'Futbolcu fabrikası' sözünü de çakan başkan, kadrosuna ucuz maliyetlerle kattığı futbolcuları, yüksek bonservis bedelleriyle başka tak��mlara satıp, Ankara Beştepe'deki tesisleri yaptırdı.
Artık gelenek değişmeli
"Allah'tan başka hiç kimseye borcumuz yok" diyen koca çınar, futbolumuzda ve hatta sporumuzda örnek verebileceğimiz çok az sayıdaki başarılı yöneticilerden biridir.
80 yaşını aşmış bu spor abidesine devletimiz ya bir 'Üstün hizmet madalyası' vermeli; ya da Futbol Federasyonu, gelecek sezonu "İlhan Cavcav Sezonu" ilan etmeli...
Böylelikle, insanları öldükten sonra onurlandırma geleneğimizi şutlama yolunda bir adım atmış oluruz.
ŞAMPİYONLUK KÜRSÜSÜ UZAK DEĞİL
Derbinin tozu dumanı arasında Kadın Basketbol Milli Takımımız 2017 Avrupa Şampiyonası vizesini kaptı. Ankara'da Bosna Hersek'i uzatmalar sonunda yenerek daha son maça gelmeden grup birinciliğini garantiledi. Üstelik, futboldaki gibi ite kaka, son maçın son dakikalarında ya da Play-Off'ta da değil. Grubumuzdaki son maçımızda, aslarımızı dinlendirip gençlerimizi deniyoruz.
Darısı futbolun başına
Basketbol ve voleybol kadınlar milli takımlarımızda sadece şimdi değil, genellikle durum böyle. Avrupa ve dünya şampiyonalarının müdavimleri olduk.
Olimpiyatların değişmez takımlarıyız artık... Voleybol ve basketbol milli takımlarımızdan Avrupa ve dünya şampiyonlukları gelmesi yakındır. Ben, 2020 Tokyo Olimpiyatları'nda da bu takımlarımızdan madalya bekliyorum.
Kadın voleybol ve basketbol takımlarımızdan çok yakında sevindirici haberler gelecek.
Tesadüfen bir şampiyonaya katılarak bir defa bir yerlerde görünmekle değil, sürekli olarak aynı yerlerde yani zirvenin yakınında dolaşma başarısını gösterebilirsen şampiyonluk da gelir.
Gidişat iyi olursa, gelecek hep vardır.
Bu gidiş, iyi gidiş yani…
BREMEN MIZIKACILARI, BİZİM MIZIKÇILARIN ELİNE SU DÖKEMEZ
Türkiye sınırlarını aşıp, dünyanın takip ettiği bir futbol karşılaşmamızın olması gerçekten onur verici...
Geçen haftaki, Fenerbahçe-Galatasaray derbisinden söz ediyorum.
Bu büyük karşılaşmada, Fenerbahçe Galatasaray'ı yenince kendilerini spor yazarı diye takdim eden bir kısım güruh, hiç gecikmeden kakafoniye başladı yine...
"Galatasaray'da şu, şu, şu futbolcular hemen gitmeli... Başkan ve yönetim bugün, yarın hiç beklemeden gitmeli... Riekerink? Hele o var ya o, kesinlikle gitmeli..." 5 gündür koro halinde çıkan ses bu... Bremen mızıkacıları üst üste toplansa, bu bizim gitsinci mızıkçıların çıkardığı sesi çıkaramaz; eline su dökemez.
Var olmasını ve sürdürülebilirliğini insan rendeleme ve adam yeme konsepti üzerine kuran bu 'Gitsinciler' için şu veya bu kulüp, futbolcu veya şahıs fark etmiyor. Emin olun, Fenerbahçe yenilmiş olsaydı, bu defa sarı-lacivert kulübün futbolcuları, teknik direktörü ve gazetelerde boy boy sevinç fotoğrafları yayınlanan Aziz Yıldırım topun ağzında olacaktı.
Maç sonu yapılan yorumları TV ve gazetelerde keyifle takip ettim; bazılarına katıldığım gibi bazılarına eşlik etmem elbette mümkün olmadı.
Ancak, teknik direktörü ve yönetimi göndermek için bir gün pusuda bekleyip, ertesi gün kinlerini kusanlara; adam yemeye bayılanlara ne diyeceğimi bilemedim.
Ham yapma menülerinde, sıradaki ilk isim Galatasaray'ı en zor zamanlarında sırtlayıp puan cetvelinin üst sıralarına taşıyan Riekerink… Riekerink Bey, derbinin ardından olmuş Riekerink bye...
Gönderirler mi gönderirler; vallahi korkulur bunlardan...
Bir tavsiye; Alman teknik adam Jürgen Klinsmann, ABD Milli Takım'ı ile yollarını ayırmış. Yamamaya çalışacağınız veya daha kibar ifadeyle, tavsiye edeceğiniz ilk isim olabilir. Olur da Galatasaray'ın başına gelirse "İlk ben yazmıştım" dersiniz işte, ne güzel...
Tabii ekonomik olarak bataklarda olan, Türkiye'nin mimari harikası bir stadının üzerini sadece 10 milyon dolar harcamamak için kapatma başarısı gösteremeyen Galatasaray'a biraz koltuk da çıkarlar herhalde…
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.