Bir de bakmışsın WADA seni sistemin dışına koyuvermiş
1626 Amerika'sı…
Hollandalı göçmenler Manhattan Adası'nı satın alıp New Amsterdam adında bir kent kurarlar. (Bugünkü New York)… Ve ardından kentin ilk binalarının yapımına başlanır. Bu binalarda çalışan işçilere de günlük kumanyalarının ana yiyeceği olarak, yerlilerin adına 'Doop' dedikleri, bir nevi bir çorba verilir.
Hammaddesi bir bitki olan bu çorba, canlılık ve enerji verdiği için beyaz göçmenler tarafından büyük rağbet görür. Daha sonra toksik madde içerdiği ve ölümlere yol açtığı için yasaklanır ancak, sporun baş belası, kanayan yarası doping böylece keşfedilmiştir… 2016 Türkiye'si….
Hikayenin nesnesi Beşiktaşlı ve Osmanlısporlu futbolcular, öznesi ise TFF Doping Kurulu… Yine başroldedir sporun o baş belası… Top, bu defa manşetlerde patlar:
"Flash.. Flash… Flash… Beşiktaş'a doping baskını"… Süper Lig fikstürünün 33'üncü haftasında, Beşiktaş şampiyonluğa, Osmanlıspor da Avrupa'ya gitmeye çalışırken Beşiktaş-Osmanlıspor karşılaşmasından bir-iki gün önce TFF Doping Kurulu, her iki takımın kampına yaptığı ani bir baskınla, futbolculardan numune alır ve Köln'deki Doping Araştırma Merkezi'ne gönderir. (yani öyle umuyoruz) Hemen ardından ise, gelen tepkiler yüzünden istifa eder ya da ettirilir.
Adını, New Amsterdamlılar'a kuvvet veren o çorbadan alan 'doping' yüzünden gündem, bir anda çorbaya döner.
Şimdi, tüm spor kamuoyu olarak Almanya'dan gelecek kararı beklemekteyiz; Avrupa Futbol Şampiyonası'nın heyecanı, takımların transfer dedikoduları arasında kaynayıp gitmeyeceğini dileyerek… Türkiye, dünyadaki çağdaş ülkelerin spor yapılanmalarına bakıldığında fazlası var, eksiği yok bir ülkedir.
WADA kuralları önemli
Özerk federasyon yapısı, kendilerine tanınan özgür çalışma, seçme ve seçilme hakkı, dünyanın hiçbir ülkesinde bizdeki kadar gelişmiş değildir. Yine, spor federasyonlarına sağlanan maddi destek ve bu desteği kullanma özgürlüğü sıralamasında da en üstlerdedir.
Uluslararası spor arenasındaki bir ülke, WADA yani Dünya Anti Doping Ajansı'nın kurallarını tanımak ve uymak zorundadır.
Türkiye de bu anlaşmayı imzalayarak, WADA'nın kurallarını kabul etmiş bir ülkedir. Her ülkede kurulmasını şart koştuğu bağımsız 'Dopingle Mücadele Kurulu'nu, WADA'nın Türkiye'yi uluslararası müsabakalardan men etme tehdidi ve dayatması neticesinde, yöneticiliğimiz zamanında gerçekleştirmiş ve ulusal ajansını kurmayan son 6 ülkeden biri olmaktan çıkmıştık. Peşi sıra Türkiye'deki bütün spor federasyonları, bu kurulun otoritesini tanıyarak uzattığı protokolü imzaladılar.
Rusya'ya bakın ders alın
Şimdi sistem tıkır tıkır işlemekte… Bilindiği üzere, sadece Futbol Federasyonu bu sistemin dışında tutmuştur kendini… Bu manada, Türkiye'nin spordaki görüntüsünü bozan tek kuruluş olarak mevcut federasyonların içinde yer almaz. Onun otorite ile bir işi olamaz; zira çok özeldir(!) Türkiye Futbol Federasyonu...
Yöneticileri kendi kurallarını kendileri koyar; istedikleri zaman uygular, istemedikleri zaman da uygulamazlar. Dopingle mücadele kurullarını kendileri oluşturup, sonra da oluşturdukları kurulun herhangi bir uygulamasını -doğru veya yanlış- beğenmezlerse kurulu fesh edip kararlarını tanımayıverirler.
Bakınız: Ömer Taşer ve ekibinin istifa ettirilmesi… İşin garibi, bu duruma bir 'dur' diyen de çıkmaz hiç… TFF'nin bu skandalı ne bir ilktir; anlaşılan o ki, ne de son olacaktır.
Son yaşananları belki karambole getirip içeride unutturabiliriz ama emin olun, dışarıda birileri bizi takip etmekte ve hesap sormak için zamanını beklemektedir. Çok fazla farkında olmasak da, dünya spor yönetimi WADA'nın otoritesi konusunda sandığımızdan daha ciddidir. Bugün Rusya'nın başına gelenler, yani 2016 Rio Olimpiyatları'nda yarıştırılmaması, doping olayını çok fazla ciddiye almaması nedeniyledir.
Türkiye Futbol Federasyonu'nun bu otorite tanımazlığı devam ederse, bizim de başımıza gelecek olanı tahmin etmek zor değildir.
Böyle giderse, Türkiye'nin uluslararası her yarışmadan men edilmesi kuvvetle muhtemeldir.
Bu, asla bir felaket tellallığı değildir.
Bir de bakmışsın WADA, adını 'Dopingle mücadelede uyumsuz ülke' koyup, gözünün yaşına bakmadan seni de sistemin dışına koyuvermiş… Acı gerçek budur maalesef… Böyle bir facianın, sportif olduğu kadar bir de siyasi sorumluluğunu yüklenmek vardır; faturası oldukça ağır olacaktır.
Vakit varken devlet, yani Gençlik ve Spor Bakanlığı duruma el atarak bir an önce durumu düzeltmelidir.
Unutmayalım ki, çorba taştıktan sonra kepçenin fiyatını soramayacağınız gibi, hiçbir işe de yaramaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.