Büyük Skandal
Geçtiğimiz günlerde gazetelerimizin kıymetli sayfalarında kendisine fazla yer bulamayan, dolayısıyla daha çok internet sitelerinde yer alan bir haberde, Türkiye'nin 2020 Olimpiyat Oyunları'nı nasıl bir hile ile kaybettiği yazıyordu.
Haberde kısaca, hakkında yolsuzluk soruşturması açılan IAAF eski Başkanı Lamine Diack, 2020 Olimpiyatları'nın Türkiye'nin elinden alınıp, Japonya'ya verilmesine neden oldu. Raporda konuyla ilgili olarak aynen şöyle yazıyor: "Khalil Diack ile (Lamine Diack'ın ikinci oğlu) Türk yetkililer arasında yapılan görüşmelerde anlaşmazlık çıktı. Bunun sonucunda Türkiye, Lamine Diack'ın desteğini kaybetti. Sebebi ise Diack'ın istediği 4 ya da 5 milyon dolarlık sponsorluk desteğinin Diamond League veya IAAF'e verilmemesiydi.
Ama bu parayı Japonlar ödedi ve Diack da seçimlerde onları destekledi.
Bağımsız Komisyon kendi alanı olmadığı için bu konu hakkında soruşturma açmayı uygun görmedi." deniliyordu.
Şayet bu haber aynıyla doğruysa, gerçekten büyük bir skandal söz konusudur.
Skandalın konusu, IAAF Başkanı Lamine Diack'ın istediği sponsorluk desteği değil; Türkiye'nin bu parayı vermeyerek oyu veya oyları kaybetmesidir.
Haberi bir kez daha ve dikkatlice okursak; Diack elindeki çok kıymetli oya karşılık, Türkiye'den dünyanın en önemli spor olaylarından birine ve insanları adeta televizyon ekranlarına kilitleyen atletizmin "Elmas Ligi"ne sponsorluk istiyor . Veya bizzat IAAF'ın kendisine... İstediği rakamlar da, olimpiyat için göze aldığımız rakamlarla kıyaslandığında öyle ahım şahım olmayan, dört ya da beş milyon dolarlık rakamlar...
Ayrıca IAAF Başkanı, "İsviçre'de, filan bankadaki şu hesaba, şu kadar para yatırın" da dememiş, dünyanın en prestijli spor etkinliklerinden birine, resmi bir sponsorluk istemiş...
Ucundan kıyısından spora bulaşmış bir kişi çıkıp da bunun neresinde bir hata var açıklayabilir mi? Elbette, bu sponsorluk paralarının nasıl kullanıldığı; söz konusu federasyonları yönetenlerin lüks yaşantılarına bu kasalardan ne rakamlar harcandığı ayrı bir yazı konusudur. Ancak, verilecek oy karşılığındaki pazarlığın, ahlaken de sportif olarak da hiçbir yanlış tarafı yoktur.
Özellikle de sportif bir etkinlik söz konusu ise kimse sizin güzel hatırınız için elindeki gücü harcamaz.
Sizden mutlaka bir karşılık bekler. Bu manada, IAAF Başkanı'nın istediği en masum olanıdır. Adamcağız, elindeki en iyi ürününe sponsor olma karşılığında "oyum sizin" demiş işte; daha ne olsun. Diack mutlu edilebilseydi, etrafında etkileyebileceği veya birlikte hareket ettiği en az üç ya da beş oy daha bize gelecekti. Bunu da unutmayalım.
Sen tam beş defa aday ol...
Müthiş çalışma ile finale kadar gel...
Sonra böylesine basit ama hayatî hatalar yaparak Olimpiyat düzenleme şansını parmaklarının ucundan kaçır!..
Tekrar ediyorum; eğer bu haber doğruysa... Türkiye, adeta Diack'ın elindeki Elmas Lig'e sponsor olmayarak, elmas değerinde bir şansı heba etmiştir.
Şimdi, bizim de sormak hakkımızdır. "Olimpiyat ev sahipliği" hedefi koyarken, bu gibi senaryolara hiç mi çalışmadık? Uluslararası Olimpiyat Komitesi'nin karşısına çıkıp 20 milyar dolar harcamayı taahhüt ettiğimiz bir yerde, 4 milyon dolarlık bir sponsorluk isteğine "Hayır" diyerek bu oyları kaybettiysek, "Adaylık yürütme kurullarımıza" gerçekten çok ama çok yazık...
Bilinmelidir ki, Uluslararası Olimpiyat Komitesi'nde var olan 106 oyun hepsinin bir karşılığı ve maddi değeri vardır.
Birincisi; burada prensler, prensesler ve diplomatlar vardır... Bu zat-ı muhteremlerin oyları, ülkenin yöneticileri tarafından devletler oyunları ile istenir ve ülkelerin menfaatleri ortaya konur. İkincisi; iş adamları vardır... Ülkenin büyük sermaye sahipleri seferber edilir; ortaklıklar ortaya konulur. Üçüncüsü; spor adamları, eski sporcular, uluslararası federasyonların başkanları vardır... Onlarla da sportif bir dille konuşulur.
Kısaca; olimpiyat ancak ve ancak böyle alınır. Yani, o ülke topyekun olarak çalışmak zorundadır. Her bir üye üzerinde ayrı ayrı çalışılarak, herkesle anladığı dilden konuşulur.
Tıpkı; Japonya'nın yaptığı gibi...
Yoksa, hiç kimse sizin bilgisayar ortamında hazırlattığınız renkli renkli tesis fotoğraflarına(!) bakıp da "Vay anasını çok etkilendim" deyip elindeki
çok kıymetli oyu vermez.
FEDERASYONLARIMIZ ÇOK BAŞARILI!
Ülkemiz sporunda bundan on yıl önce, hayalini bile kuramayacağımız gelişmeler yaşanıyor. Öyle veya böyle her alanda olduğu gibi, sporda da dünya oyuncusu olmaya doğru adım adım ilerliyoruz.
Olimpiyat yarışında finale kaldığımız, Basketbolda dünya ikincisi olduğumuz, en büyük spor organizasyonlarını ülkemize almayı becerip, başarıyla gerçekleştirdiğimiz yıllardır bu sözünü ettiğim yıllar…
***
Geçtiğimiz son bir ay içindeyse, birisi Ankara'da, diğeri de İstanbul'da olmak üzere ülkemizde çok önemli iki tane olimpiyat elemesi gerçekleştirdik. Bu organizasyonları alabilmek gerçekten büyük başarıdır. Bunun için uluslararası federasyonlar nezdinde ciddi krediniz olması gerekir. Olimpiyata göndereceğiniz takımlar veya sporcular için son barutunuzu bu turnuvalarda atarsınız. Ev sahibi olma avantajınızı kıyasıya kullanırsınız. Hakemler üzerinde kurduğunuz seyirci baskısıyla alamayacağınız neticeleri alırsınız.
Bu yüzden bu turnuvalar çok önemlidir.
Fakat biz, turnuvaları ülkemize alırken gösterdiğimiz başarıları, salonlarda sergileyemedik.
Voleyboldaki turnuvada birinci olsaydık doğrudan olimpiyata gidiyorduk.
Olmadı… İkinci ya da üçüncü olsaydık elemelere devam edebilecektik.
Kendi ülkemizde, kendi seyircimiz önünde, ilk üçe bile girme başarısı gösteremeden olimpiyat hayalimizi noktaladık.
Tekvandoda ise iki sporcumuzu daha olimpiyata gönderme şansımız vardı. İstanbul'da onlarca spor salonu dururken adeta seyirciden kaçırırcasına, bir kongre merkezinde yaptığımız turnuvada sıfır çektik. Bu sporda, sadece iki sporcuyla olimpiyat yolculuğuna razı olduk.
Voleybolda bayanlarımız bir önceki oyunlarda Londra'daydı. Şimdi Rio'da bu spor dalında temsilcimiz olmayacak. Tekvandoda yine tarihimizin en düşük katılımı ile gideceğiz.
2016'nın Ağustos'u geldiğinde bu fırsatları nasıl kaçırdığımıza çok yanacağız ama o zaman da iş işten çoktan geçmiş olacak...
MERAKLISINA ÖNEMLİ NOT: Azerbaycan tekvandoda olimpiyatlara dört sporcuyla, yani tam kota ile katılıyor. Türkiye'de rekabet şansı bulamayan üç sporcumuz da olimpiyatlarda Almanya'yı temsil edecek. Ayrıca Bahri Tanrıkulu ile ilgili sürpriz bir gelişmeyi de bekleyin...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.