Selam ey hasret!
Nereden başlasam? Nasıl anlatsam? Diye başlar MFÖ'nün efsane şarkısı Bodrum. Aslında her efsane böyle başlar. Bugün ben de böyle başlıyorum, çünkü bir efsanenin dönüşüne şahitlik ediyoruz hep birlikte. Bu efsanenin tek bir kahramanı yok. Başta Abdullah Avcı ve ekibi, sonra Trabzonsporlu oyuncular, Başkan ve yöneticiler ve yediden yetmişe tüm Trabzonsporlular bu hikayenin kahramanları. Öyle sıradan bir genelleme değil bu. 38 yılın emeği, vuslat beklentisi, yolda yitirdiklerimiz, işte bu sefer tamam derken çalınan emekler...
***
Bu öyle sıradan bir kavuşma hikayesi değil. Çıldırma eşliğinde seyredilen onlarca futbol sezonundan sona eren hasret... Ey gidi dumanlı dağlar, ey gidi bu vuslatı beklerken kaybedilenlerin mezarları üstünde biten çiçekler... Göklere ve yerlere, yedi katlarına selamların en hislisiyle selam! Selam, ey vuslat! Selam, ey hasret. Selam, büyüklerden dinlediğimiz hikayeler, selam sana merhum Dozer! Ey gidi Kâzım, hayali kahramanın geri döndü.
Önüne barajlar kurdular, durmadı.
Suyunun yönünü değiştirmeye kalktılar, yılmadı. Bu cevher öyle bir cevherdi ki bir yolunu bulup yine aktı, her seferinde daha güçlü, daha gür!
Nefesler göğüslerde kayboluyor.
Gözler kararıyor. Sonra bir aydınlık beliriyor ufuklardan ve bir ses, çağları delen, kulakları sağır eden bir ses:
"Bak işte yaklaşıyor fırtına Bak yine yükseliyor dalgalar...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.