Alnımızın akıyla
Bu maçın bin tane hikayesi var hepsi de heyecan fırtınası, özellikle de ikinci yarıda yaşananlar inanılmazdı… Beşiktaş ilk yarıda kötü oynadı, çünkü kafaları hücum-savunma stratejileri arasında karışmıştı. Öne oynadıklarında arkadaki Mitroviç-Tosic ikilisine güvenemiyorlar, o nedenle ilk yarıda Atiba-Oğuzhan ikilisi alıştığımız yerlerinden sekiz-on metre geride oynadılar.
Gömüldüler. Hele hele Talisca'nın golünden sonra tam gömüldüler. Lyon, Beşiktaş gibi hücum gücü müthiş savunması teneke… Beşiktaş'ın sahadaki kadrosu da savunma yapmayı bilmez ama hücumu iyi oynar. Tıpkı ikinci yarıda yaptığı gibi. İlk yarıda karışık olan kafalar ikinci yarıda netleşti, Beşiktaş, Beşiktaş gibi oynamaya başladı. Savunmayı çok dert etmeden bol ve kaliteli pas yaparak baskı kurdu. İkinci yarının hemen başında kaçan mutlak golün ardından iki pozisyonda daha Lyon şanslıydı taa ki "Taliskalite" tekrar sahne alana kadar.
Olay bu, bildiğini oynayacaksın, en iyi bildiğini yapacaksın; sen hücum takımısın savunmayı bilmezsin o zaman hücum oyna… On dakikalık baskıyla Lyon şaşkına döndü Talisca'nın "altın" kafasıyla da iki maçı eşitledik. Artık maç her tarafa gidebilirdi… Panikleyen Lyon en etkili silahı kanat bindirmelerini dahi doğru düzgün yapamazken Beşiktaş akıllı hücumlarla yeni pozisyonlar bulmaya başladı. Quaresma kaleye şandel gönderdi, direkten dönüp Babel'in önüne geldi, vuramadı, çekti tekrar vuramadı sanırım o sarıda birkaç kişi kalpten gitti. Ardından Kartal bu kez kalesinde pozisyon gördü. Fabri aynı anda üç kurtarış yaparken bir top da direkten döndü. Yine kalpler ciddi bir testten geçmiş oldu.
İki maç sonunda 3-3'lük eşitlik olunca kalplerimiz için yeni bir test başladı; uzatma dakikaları… Bilmiyorum kim, ne kadar kalp spazmı geçirdi ama UEFA Avrupa Ligi'nin en iyi maçını oynadık hiç şüphesiz.
Penaltı şanstır, orada da kolay teslim olmadık, fırsat ayağımıza bir kez geldi değerlendiremedik.
Alnımızın akıyla elendik.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.