FETÖ Seba'yı devirecekti
- Turgay Demir Yazıları
- 12 Ağustos 2016, 23:36:51
Beşiktaş'ta dönemin en sevilen isimlerinden İhsan Kalkavan'ı 1998'deki genel kurulda başkan adayı yaptılar… O dönem hiçbirimize garip gelmemişti bu durum. İhsan Kalkavan'ın FETÖ ile yakın ilişkisi elbette biliniyor ama FETÖ'nün bugünkü yüzü asla bilinmiyordu. O kadar cüretkar ve sinsiydiler ki, yıllarca karşısına aday bile çıkmayan efsane Başkan Süleyman Seba'yı devirmeye kalktılar… Boğulursan büyük gölde boğul misali büyük oynadılar. O dönem Seba camiadan ciddi eleştiriler aldığı için (FETÖ'cüler tam zamanında harekete geçmişlerdi) az kalsın seçimi de kazanıyorlardı.
Ceketini assa seçim kazanır denilen Süleyman Seba 2 bin 500 civarı oy alırken, Kalkavan da bin 400 civarı oy aldı… Çünkü sistemleri gerçekten ince hesaplar üzerine kuruluydu; sevilen isimleri bir şekilde yanına çek, kendini gizle ve en güçlüye karşı savaş! Eğer Seba'yı devirmiş olsalardı biz dahil o gün hiç kimse bunun ne anlama geldiğini bilemeyecektik ama onlar öyle bir başarı kazanmaları halinde yollarına çok daha güçlü devam edeceklerdi.
Bu kesin…
İşte o röportaj:
İhsan Kalkavan, o günleri, Habertürk'ten Balçiçek Pamir'e verdiği ropörtajda bakın nasıl anlatıyor:
Pamir: Yakın çevrenize 'Beşiktaş'a Başkan olmanızı engelleyen Gülen yakınlığım' diyormuşsunuz?
Kalkavan: Evet tamamen öyledir. Ben tabii o zamanlar Hoca Efendi'den ötürü gazetelerin ön tarafı, benden ötürü de arka tarafı Hoca Efendi çıkmaya başladı.
Hatta Hoca Efendi dedi ki, 'İhsan kardeşim bir cephe yetmiyormuş gibi bana bir cephe daha açtın' dedi. Bu beni çok üzdü.
Oysa gazetelerde Hoca Efendi, Türk futbolunu ele geçirmeye çalışıyor diye böyle yaygara ediyorlardı.
Pamir: Siz başkan olunca takım tarikata teslim edilecek korkusu varmış. Haklı bir korku mu?
Çok şükür kazanamadılar
Kalkavan: O gün (kongreden bahsediyor) bütün komutanlar resmi elbiseler ile geldi. Delege olanlar geldiler, en ön sıraya oturdular. 10.
Yıl Marşı ile falan açıldı. Ben bir an "Vatan haini miyim?" dedim kendi kendime. Ben Beşiktaş'ın başında 3 sezonda 3 şampiyonluk görmüş, futbolun başındaki bir insandım. Camianın bana düşkünlüğü çok fazlaydı. Benim de camiaya düşkünlüğüm vardı. Ben konuşma yaparken marşlar çalındı, hoparlörler bozuldu, sesim sadece cazırtı şeklinde çıktı. Ben de bir şekil 28 Şubat mağduru oldum." Dedik ya, çok şükür FETÖ'cüler o gün kazanamadılar, tıpkı bugün de kazanamadıkları gibi.
FETÖ'cüler Fenerbahçe'ye ise bu kulüpteki yöneticilerle ilişkilerini kullanarak sızmayı hedeflemişler bu net. Zekeriya Öz, Mehmet Berk ve sarı-lacivertli yöneticilerle halı saha maçları yapan diğer FETÖ'cü yargı mensuplarının hedefleri de bu kulübü ele geçirmekti kuşkusuz. İddialara göre Aziz Yıldırım'ın, bir FETÖ'cünün yanında FETÖ'ye küfür edince ipler kopmuş… Sonrası malum, şike süreci (ki o sürecin mahkeme bölümünden rahatsız olduğumu 27 Temmuz 2011'de yazdığım, Tutuklamalar Kamu Vicdanını Yaralıyor.) manşetiyle ortaya koymuştum.
Bu noktada bir kez daha belirteyim sürecin sportif bölümüdür benim için önemli olan. Galatasaray'da iplerin kopması da sanırım başta Hakan-Emre- Okan olmak üzere ağır toplar kulüpten ayrılınca gerçekleşti. Bir daha o sistemi kuramadılar çok şükür.
3 kulübü de denediler ama...
Beşiktaş'ta ise İhsan Kalkavan'ın başkanlık denemesinin ardından bir süre dinlenmeye çekildiler sanırım!
Velhasıl kelam, üç kulübü de denediler, kısmen başarılı oldular ve nemalandılar ama sonunda üç büyük kulüp de kendini FETÖ'cülerden kurtarmayı başardı, bu gerçeği de göz ardı etmeyelim.
Para ve güç onların taptıkları iki şeydi...
Bu nedenle futbol camiası bulunmaz nimetti.
İşin içine kolay para kazanan ve futbolcuları yönlendiren menajerlerin katıldığı bir başka gerçek. Hakem camiasını da es geçtiklerini sanmıyorum. Zamanla hepsi ortaya çıkacaktır. Elbette yıllarca iyi niyetle bu FETÖ'cülerin yanında bulunanlara değil sözlerimiz.
Asıl hedefimiz, FETÖ'cülerin darbeci, hain yüzlerini gördükten sonra hala bunlarla yola devam edenlerdir.
O nedenle bu ülkedeki tüm spor taşlarının altlarına iyi bakılmalı... TFF başta olmak üzere tüm federasyonlarda son 20 yılda görev yapanlar, medyaya aynı dönemde gökten zembille (!) inenler, hakemler, sporcular, kulüp yöneticileri tek tek incelenmeli… Tek yürek olmak, 15 Temmuz'da yakalanan uzlaşı kültürünü korumak çok önemli ama gizlenenleri, inlerinden çıkarmak da bir o kadar önemli. İster profesör olsunlar, ister hakim, ister savcı, ister sporcu.
Hepsi hesap vermeli
15 Temmuz'daki büyük ihanetten sonra hala bu soysuzlara destek veren, yardım eden, saklayan, koruyan kim varsa hesap vermeli... Çok sıkı ve hakkaniyetli bir incelemeyle tüm hainleri tam olarak ortaya çıkmadan bu milletin evlatlarına rahat uyku yok. İnanıyorum ki, bu yüce millet tüm sinsiliklerine rağmen tüm hainleri eninde sonunda tespit edip adalete teslim edecektir.
Ve bir şey daha... Bundan böyle, kim, hangi uydurma sebeple olursa olsun, bir ihanete kalkışmadan önce, Devlet Başkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın şu sözünü hatırlasın ve haddini bilsin; ŞEHİTLER TEPESİ BOŞ DEĞİL!
Not: O gece Gazi Meclis'e gidip, bombalar altında görev yapmaya çalışan (parti ayrımı yapmadan) tüm milletvekilleri yukarıdaki eleştirilerin dışındadır.
Hepsinden Allah razı olsun.