Doğru kabloyu kesti

Beşiktaş için kader anı 4 Haziran'da Şenol Güneş'in Bursaspor'la yollarını ayırmasıydı...
Hoca 5 Haziran'da Levent Kızıl'ın babasının cenazesinde Fikret Orman'la aynı ortamda bulunmuş ama asla ve asla burada Şenol hocaya bir teklif yapılmamıştı... Buna karşılık Şenol Güneş ilk kez 6 Haziran'da görüştüğü Fikret Orman'la, ilkelerini konuşup Başkan'ın hedeflerini dinledi... Orman'ın Beşiktaş için koyduğu hedefler için en uygun isim olarak gördüğü Şenol Güneş, başkanın bu ilk görüşmedeki tavrından çok etkilenmiş ve zaten büyük saygı duyduğu futbol adamıyla hemen imza atmıştı...
Tam yetkiyi verdi
Bu öyle bir imzaydı ki, o andan itibaren Başkan Orman hocasına tam yetkiyle çalışabileceği en iyi ortamı hazırlamak için tüm gerekenleri yaparken, kendisi de kulübün ağır sorunları ve gecesini gündüze katıp stadı bitirmeye odaklanmıştı.
Bu şartlarda göreve başlayan Şenol Güneş'in planlaması üç sac ayağından oluşuyordu... Birincisi Ümraniye Nevzat Demir Tesisleri'nin fiziksel şartları iyileştirilecek, oyunculara daha modern bir çalışma ortamı sağlanacaktı. İkincisi çok iyi potansiyele sahip olmalarına rağmen bir türlü çizgiyi aşamayan bazı oyuncular özel çalıştırılarak gerçek bir yıldız olarak yeniden doğmalarına destek olunacaktı. Ve üçüncüsü ailenin şımarık çocukları tatlı bir disiplinle aile ortamına katılacaktı.
Güneş ne dediyse yaptı
Güneş, yönetimden, Nevzat Demir Tesisleri'ndeki, antrenman sahasının ve fitness salonu başta, oyuncuların lojmanlarına, yataklarına, kalebodurlarına kadar her şeyin yenilenmesini istedi. Bu isteği maddi zorluklara rağmen tereddütsüz kabul edildi. Çünkü Orman, iyi bir teknik adamın, kaliteli bir takımı ancak iyi bir çalışma ortamında başarıya götürebileceğini iyi biliyordu.
Hocasına tam destek verdi.
İşbaşı 07.30'da
Hoca sezon başı kampına başlamadan önce kulüp personeliyle bir görüşme yaparak herkesin saat 07.30'da işinin başında olmasını, futbolcuların motivasyonlarını bozacak her türlü hatadan uzak durulmasını net şekilde belirtirken buna uymayanlarla yollarını derhal ayıracaklarını kesin olarak deklare etmişti... Ardından sıra işin en çetrefelli tarafına, yani prensipleri futbolculara anlatmaya gelmişti.
Disiplinsizliğe yer yok
Güneş tüm oyuncularını karşısına alıp; "Arkadaşlar prensipli hareket edemezsek mutlu olma şansımız yok, başarılı olma şansımız hiç yok. Sabah 09.30'da herkes tesiste olacak dediğimizde olmalısınız, 10.00'da kahvaltı dediğimizde herkes masada olmalı ve 11.00'de antrenman dediğimizde herkes sahaya çıkmış olmalı..." dedi.
İkinci şansa hep inandı
Bu elbette bazı oyuncuların canını sıkmış, "Buna ne gerek var, disiplin böyle olmak zorunda değil" türünden yaklaşımlar olmuştu ama hocanın beklediği bir durumdu bu.
Öncelikle Quaresma ile görüşüp Beşiktaş'taki ikinci şansını iyi kullanması halinde kendisi ve takım için neler yapabileceğini, tersinin yaşanması halinde ise kimin, neler kaybedebileceğini anlattı. Ricardo Quaresma'dan hem destek, hem özveri istedi ve istediğini aldı.
Orman'a güveniyordu
Hemen belirtelim planlarını uygulamaya koyarken Güneş'in en büyük güvencesi her şartta arkasında duracağına emin olduğu Başkan Orman ve yönetimiyle birlikte, 40 yıllık yol arkadaşı Mehmet Kulaksızoğlu ve Tamer Tuna gibi, sorun değil çözüm odaklı, bilgili, genç, dinamik bir yardımcıya sahip olmasıydı.
'Sistemli' hareket etti
Bu yazıda anlatmaya çalıştığımız her şey ve hocanın tüm planları aslında SPOR kelimesini anlamıydı. Fransızca Sistem, Prensip, Otorite ve Rekor kelimelerinin kısaltılmışı olan SPOR kelimesi hocanın yöntemini de özetliyordu. Sistemli hareket etti, prensiplerini koydu, otoritesiyle prensiplerini tavizsiz uyguladı ve rekora koştu. Aslında hikayenin tüm özeti de buydu.
Benim golcüm Gomez'dir
Sezona Mersin İdman Yurdu deplasmanında 5 golü galibiyetle başlayan Beşiktaş'ta Cenk Tosun hat-trick yaparak muhteşem bir önsöz yazmıştı...
İkinci hafta rakip hocanın gönlünün sultanı Trabzonspor'du.
Olimpiyat Stadı'nın zor şartlarında Trabzonspor'a karşı alınan 2-1'lik mağlubiyet moralleri bozmuş, acaba yine derbileri kazanamayan bir Beşiktaş mı geliyor sorularını kafalarda canlandırmıştı...
Ardından Gaziantep'i deplasmanda 4-0'la geçip daha sonra kötü günler yaşayan Gençlerbirliği ile 1-1 berabere kalan Beşiktaş'ta Gomez'in henüz siftah yapmamış olması kafaları karıştırırıyordu.
İşte bu noktada, teknik adam özelliklerinin yanında eğitmenlik becerisi de olan Güneş, müthiş bir çıkış yaptı ve 4 gol atan Cenk ile Gomez arasındaki sıkışıp kalmayacağını net bir şekilde açıklayarak, "Benim ilk golcüm Gomez'dir" dedi... Bu tavrıyla büyük Alman markanın da genç yerli yeteneğin de kabulleneceği bir çözüm üretti. Doğru kabloyu kesti ve bombayı da etkisiz hale getirdi.. Yanlış kabloyu kesmesi halinde sezon boyu ceremesini çekmesi işten bile değildi.
Rakibi Pereira ise aynı noktada, çok benzer bir konuda Fernandao ile Van Persie arasında, potansiyele göre değil günlük ve geçici olabilecek performansa göre karar verek yanlış kabloyu kesmiş ve belki de şampiyonluk yarışının kaderini daha ilk haftalarda bir ölçüde belirlemişti... Çünkü Güneş'in tercihi Gomez en önemli rakibi Fenerbahçe ile oynanan derbiye damga vururken maçın son yarım saatinde oyuna giren Van Persie ise ancak 1 gol atabilmişti.
Hollandalı'nın yerine tercih edilen Fernandao ise oyundan çıkana kadar pek bir varlık gösterememişti.
Bu zafer aynı zamanda Beşiktaş'ın derbilerdeki şanssızlığını kırarken takıma müthiş bir özgüven getirmiş Fenerbahçe'deki Fernandao-RVP tartışmasını ise alevlendirmişti. Bir tarafta Şenol Güneş tecrübesinin huzuru, diğer tarafta ise Pereira inadının kaosu yaşanıyordu. Derbinin ardından Beşiktaş'ta Gomez'li günler başlıyor ve Alman Panzeri, Eskişehir, Antalya, Kasımpaşa ve Sivas karşılaşmalarında tam 6 kez daha fileleri havalandırıp Beşiktaş'ın vurucu gücü olarak formanın hakkını veriyordu.
Şenol hocanın akıl sır erdiremediği yenilgi ise bu maçların ardından İstanbul'da yaşanacaktı. Tek kale oynayan Beşiktaş evinde Akhisar'a yenilmişti.
Ardından kritik Kayseri deplasmanında Gomez ve Sosa, Kartal'ın yüksek uçmasını sağladı.
Sporting Lizbon karşısında kaleci Tolga'nın önemli hatalarıyla Avrupa'ya veda eden Beşiktaş'ta moraller dibe vurmuş ve bu şartlarda G.Saray derbisine hazırlanırken Şenol hoca çok önemli bir karar verme aşamasına gelmişti. Ya Tolga'yı oynatıp risk alacak ya da oynatmayıp bu oyuncusunu kaybedecekti...
Deyin ki tesadüf, deyin ki Allah yardım etti, Tolga'nın maçtan bir gece önce belinde ağrılar hissetmesi bir ara çözüm üretti. Kimse kırılmadan kale Günay'a teslim edildi. Şenol Güneş'in üçüncü derbisiydi ve kale konusunda tüm takımın tereddütü vardı. O sinerji öylesine etkiliydi ki tecrübesiz Günay gereksiz bir çıkış yapıp kalesini boşaltmış Sneijder usta da topu boş kaleye yollamıştı. O andan itibaren beklenen, Beşiktaş'ın çökmesi ve Avrupa'dan sonra ligde de ağır yara almasıydı. Yenilen gole takım müthiş bir tepki verdi, Galatasaray kalesi ablukaya alındı ve büyük golcü Gomez, "Biz bitmedik, oyundayız" dercesine attı golünü... Ardından Gökhan Töre çıktı sahneye ve Beşiktaş'a özgüven getiren galibiyeti müjdeledi.
Derbinin ardından Osmanlı deplasmanına çıkan Kartal, büyüklerin belalısı rakibi karşısında ölüp ölüp dirildiği maçta, Sosa'nın son saniyelerde taşın altına elini koymasıyla üç puanı alıyor ve ligin ilk yarısını lider bitirme anlamında büyük avantaj elde ediyordu.
Son maç Konyaspor'laydı ve Kartal bu engeli de dört golle geçerken bin bir zorluk içinde, bir sonraki maçını hangi statta oynayacağını bilmeden gidilen zorlu bir yolda, ligin ilk yarısını Fenerbahçe'nin 1 puan önünde istediği yerde tamamlıyordu.

Yıldızları parlattı
Şenol Güneş müthiş potansiyellerine rağmen bekleneni veremeyen Oğuzhan, Gökhan Töre, İsmail Köybaşı gibi yıldızlarla Fiorentina'da çöküş dönemi yaşayan Gomez'le özel ilgilendi... Gomez, Oğuzhan ve Gökhan Töre'yle defalarca görüşen Şenol hoca, bu oyunculara özel çalışma programları uyguladı. Önce hocanın prensiplerinden sıkılır gibi olan yıldızlar, Güneş'in sistemiyle performanslarının arttığını gördükçe hocaya da, sisteme de büyük saygı duydular.
Sosa'yı takımda tuttu
Sırada ayrılmak isteyen Sosa vardı.
Güneş, Sosa'ya en azından bir sezon kalması halinde kariyerine farklı bir sayfa açabileceğini söyledi. Arjantinli günlerce kararsızlık yaşadı, Almanya kampının ilk günlerinde isteksizdi.
Ancak çalışmalar ilerledikçe Güneş farkını hisseden Sosa kalma yönünde karar verdi ve sadece şampiyonluğu düşündü.
Quaresma'ya öğretmenden ders!
Oyundan çıktığı anda bozulan Quaresma hocasına "Hep ilk çıkan ben mi olacağım?" diye sorar. Şenol hoca, öğrencisine anlamlı bir cevap verir; "Çıktığına göre ilk onbirdesin demektir, istersen kulübede otur o zaman ilk çıkan değil, ilk giren olursun!" Hoca işte bu cümleyle, öğrencisine formanın kıymetini anlatır. Bu konuşmadan bir hafta sonra Rize maçında Quaresma yine ilk onbir başlar ve attığı golle maçı kazandırır.

Yarın: Bu Güneş'e kar dayanmaz...

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.