Yürekteki en masum duyguları öldürdüler
Adam her zamanki uğurlu koltuğuna oturdu... Çocuk sessiz sedasız yanına sığıştı...
Baba, aynen geçen maçtaki gibi, ellerini birleştir ve "Hiç kıpırdama, şimdi gol atacağız" dedi...
Genç delikanlı, arkadaşını eve davet etti; "Geçen maçı birlikte izleyip kazanmıştık, yine gel!.."
İki arkadaş geçen maçtaki aynı giysilerini giydiler, aynı yerlerine oturdular.
İlk 15. dakikada gol olmazsa yer değiştereceklerdi.
Uğurları böyleydi...
Çocuk babasına haykırdı; "Maç başlıyor, çabuk düdük çalmadan yerine otur.
Yoksa kaybederiz!!!"
Dualar, uğurlar, futbolsever deyimiyle totemler, velhasıl en masum duygular böyleydi.
90 dakikaya binlerce umut sığdırıyordu futbolun sahada oynandığını zanneden tertemiz yürekler.
Oysa aynı zamanlarda başka yerlerde, başka birilerinin daha garanti yöntemleri vardı!
Adamın biri telefonu aldı eline...
Kulüpleri aradı.. Teknik adamları, futbolcuları...
Hiç totem yapmadı, dua etmek zaten aklından geçmedi...
O işini şansa bırakamazdı!
Yayıncı kuruluşundan MHK'sine, PFDK'sından Tahkim'ine, TFF başkanından hakemine kadar hepsini baskı altına almayı bilirdi. Elinde güç vardı ve kimse ona dokunamazdı!..
Bir terslik olursa medyada köşe başlarını tutmuş yalakaları nasıl olsa ortalığı toz-dumana katar ve gerçeklerin görünmesini engellerlerdi.
Bugüne kadar hep böyle olmamış mıydı!?
Her zaman evdeki hesapları çarşıya uymuştu, yine uyardı.
Uymadı!
Bir sabah baktı, kapıda polis!!!
The end!
Dediler ki, gel bakalım!..
Aylarca süren konuşmalar, milyarlık futbol sektörünün küfürle, baskıyla yönetildiğini ortaya koyan tapeler v.s.
Şimdi diyorlar ki; hiçbir şey yok!
Hiç bir şey yoksa Allah var!
Gerçeklerin ortaya çıkması için Allah yeter!
Ne zalim kurtulur, ne yağdanlık, ne şakşakçı, ne de formasını satan.
Bekleyin görün.
BEBE YETER!
Genç, yetenekli...
Civa gibi. Kamp döneminde izlediğimiz maçlarda harikaydı.
Sezon başında sakatlanması şanssızlıktı. Şubat'ta dönmesi bekleniyor Bebe'nin. Döner mi, dönerse eski formunu ne kadar bir sürede yakalar bilmem.
Ancak form tutmuş bir Bebe, play-off'un şeklini, şemalini çok değiştirir.
O dönemin en çok konuşulan oyuncusu olur. Tüm dengeleri alt-üst eder. Benden söylemesi.
AZİZBAHÇELİ MANTIĞI!
Aziz Yıldırım futbolun Atatürk'üdür demek, Atatürk, Türk tarihinin Aziz Yıldırım'ıdır, demektir bir anlamda.
Akıl tutulmasıdır bu?
Üstelik aklı tutulanların Fenerbahçe'yi düşündükleri falan da yoktur. Azizbahçelidir bunlar benim deyimimle. Tüm değerleri heba etmeye de hazırdırlar, yeter ki ortalık tozduman olsun. O zaman at izi, it izine karışır.
Avuçlarını yalasınlar.
Vicdan sahibi futbol adamları için izler o kadar net ki!?
MUTLU YILLAR!
Geçen yıl Sedat Saydan kardeşimin gönderdiği yeni yıl mesajı çok hoşuma gitmişti.
O güzelliği sizlerle paylaşma vakti geldi...
Yeni yılda...
Mesudiyeli Mesut gibi milyarder olmanızı ama onun yaşadığı korkuları yaşamamanızı...
Hayatınızın Tosun Paşa'daki hamam sahnesi kadar eğlenceli geçmesini...
Tarık Akan öpmüş Gülşen Bubikoğlu gibi tatlı şaşkınlıklar yaşamanızı...
Kemal Sunal ve Halit Akçatepe gibi saf ve sürekli eğlenebildiğiniz arkadaşlarınız olsun...
Ve ne olursa olsun, mutlu sonla biten hikayelerle dolu bir yıl yaşamınızı dilerim
NECİP NEREYE KOŞUYOR
Ben ona Boğazın Gerrad'ı diyorum. Bazıları ise sıradan olduğunu düşünüyor. Belki onlar haklılar bilemiyorum. Ben her geçen gün üzerine koyan bir Necip görüp böyle demiştim. Şimdi her geçen gün geriye giden bir Necip görüp üzülüyorum. Hayatındaki hata neyse onu en iyi sen bilirsin Necip. O hatayı bul ve düzelt. Gidişin, gidiş değil haberin ola.
NEDEN DEĞİŞMESİN?
Önce ünlü 58. maddeyi özetleyelim... Müsabakanın sonucunu hukuka veya spor ahlakına aykırı şekilde etkilemek veya buna teşebbüs etmek yasaktır. Teşvik pirimi verilmesi de bu kapsamdadır.
Bu hükmü ihlal kulüpler küme düşürme cezasıyla cezalandırılır.
Soru şu; bu madde değişmeli mi? Bence değişmeli ama bugün değil! Önce cezalar verilsin sonra değişsin.
TRABZONSPOR-TFF SAVAŞI
Aziz Yıldırım ve Melih Gökçek ile mutfakta ayak üstü sohbet edip Ankaraspor'un kırık kalbini onaran Aydınlar, Sadri Şener'le uzlaşmanın da yolunu bulmalıydı.
Bulamadı... Burada önemli olan Türk futbolu için ortak paydada buluşabilmekti.
Olmadı... Genel kurul bitti.
Hayırlı olsun ama Trabzonsuz yapılan yemeğin bir şeyi mutlaka eksik olur.
Benden söylemesi... Yukarıdaki satırları 30 Haziran'da bu köşede yayımlamıştım.
TFF Başkanı Aydınlar'ı uyarmayı görev saymıştım. O uyarılara kulak asılmadı ve bugün TFF ile Trabzon arasındaki soğuk savaş büyüyor.
Ve bunun futbolumuza büyük zararı olduğu kesin. Keşke zamamında yılların tecrübesiyle yaptığımız uyarıları kulak arkası etmeselerdi. Keşke!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.