O gol... O puan...

Galatasaray, Olimpiyat'taki maça düşük tempoda başladı. İşin ilginç yanı dakikalar ilerledikçe temposu bir türlü artmayan Cimbom, baskı kurmak bir yana pozisyon dahi üretemiyordu. Mendes ile öne geçen Karagümrük düşme hattından uzaklaşmak için dev bir adım atmıştı. Herkes ilk yarı böyle biter diye düşünürken 45+4'te; Barış Alper'in golüyle skor 1-1'e geldi. İkinci yarıda Galatasaray gol pozisyonu bulmakta zorlanmaya devam etti. Bu arada Kadıköy'de F.Bahçe, Kayseri karşısında farkı 3'e çıkardı. Sahadaki, tribündeki ve ekran başımdaki G.Saraylılar "1 puan iyidir" diye düşünmeye başlamışken, 70'te ilk golün aktörleri bu kez rolleri değiştirdi. Barış Alper, Avrupai fiziğiyle, dışarı çıkmak üzere olan topu (hem de ters istikamette yere düşerken) sağ ayağıyla içeri doğru ittiğinde topla buluşan isim Mertens'ti.
Galatasaray öne geçmişti ama birer gol ve birer asist ile oynayan Barış ile Mertens bile alıştırdıkları performansın altındaydılar. 83'te Markao'nun şık golü Kadıköy'ü sevince boğarken, G.Saraylılar'ı "1 puan da iyidir" moduna geri döndürdü. Okan Hoca son maçlarda "onlar da oynasın" diye soktuğu oyuncuları artık "3 puan" için sahaya sürüyordu. Dakikalar kümede kalma ve şampiyonluk için oynayan iki takımı gerdikçe geriyordu. Normal süre dolduğu anda G.Saray'ın sahada skora en uzak isimlerinden biri olan Berkan, tarihe geçen o golü kaydediyordu. Kazanılan sadece 3 puan değil, çok daha fazlasıydı. Yine de 6 puanlık fark, tüm gezegendeki Türkler'in önümüzdeki haftaki derbiye odaklanmasına mani değil kuşkusuz. Bakalım Okan Buruk, "O puanı" ezeli rakibiyle oynadığı derbide alıp takımıyla birlikte şampiyonluk turunu atabilecek mi? Berkan'ın 'o golü' ve derbideki 'o puan' yetecek mi?