Ustalara saygı

Son üç maçında kötü oynayıp ikisini kazanan Galatasaray'da Fatih Hoca takımın yarısını yenilemişti. Sarı kırmızılılarda cezalı olan Mohamed dışındaki bu revizyon kimseyi şaşırtmadı. Aslında Linnes'in vahim hatasıyla yenen gole kadar kötü de oynamıyordu Terim'in takımı.
Ardından Babel'in çabasıyla, Falcao'nun muhteşem golüyle skor eşitlendi. Maç rölantiye girmiş, herkes "ilk yarı böyle biter" diye düşünürken, Muslera ilk golden de daha saçma bir gol yiyordu. Sert bir şutun Muslera'dan dönmesi ve iki stoperin arasından milimetrik şekilde Boyd'un ayak ucuyla buluşması hayli enteresandı.
Belhanda maç içinde bir var, bir yok... Onyekuru "iyi" desen iyi değil, "kötü" desen kötü değil; arada ekstra işler yapıyor ama genelde hayli "savruk"... 4 ay sonra 11'e giren Falcao harika bir gol ve kullandığı penaltıyla, Babel ise bir asist ve yaptırdığı penaltıyla ustalığın başka bir şey olduğunu gösterdiler.
Uzun süredir kimseden takdir görmeyen bu isimlere destek olansa sadece Taylan'dı neredeyse.
Gedson, önceki maçlarına göre "bi' tık" daha iyiydi sanki ama hala tam anlamıyla "hazır" diyemem.
Saracchi, hem hücumda hem de savunmada kendi standardının bile uzağında. Feghouli'nin katkı sağlaması belli ki zaman alacak.
Kanaatimce Kerem 11'e daha yakın.
Dün akşam, zorlu bir rakip karşısında, takım performansındaki kıpırdanmaya rağmen yaşanan puan kaybı Terim'i hayli radikal değişikliklere itebilir. Keza; bundan böyle (bence) şampiyonluk hesabı yapan bir Galatasaray'ın hiçbir puan kaybının telafisi bulunmuyor.
Genelde Sivasspor üç puanlık bir oyun ortaya koymadı. Çalımbay, üstünlüğü koruyamamanın muhasebesini iyi yapmalı. Sonradan giren Halil net pozisyonlarda golü bulsa Sivas'a puansız döneceklerdi.