Fobi ve hobi
Görüldüğü gibi Galatasaray'ın devre arasındaki ihtiyacı ''sol bek'' değilmiş. Yanlış anlaşılmasın'' Nagatomo kötü topçu'' demiyorum… Sakın ha dün akşamki Latovleviçi'yi beğendiğimi de düşünmeyin. Öncelik orta saha olmalıydı… Hatta, kimilerine göre;
''üçüncü golcü'' almak bile rasyonel bir hareket olabilirdi.
Eren Derdiyok sakatlanınca onlar gibi düşünenlerin sayısı artmış da olabilir. Belki mükemmel oynamadı ama, dün akşam şık bir kafa golüne imza atan Sinan Gümüş, -pekala- Gomis'e yedek olabileceğini gösterdi.
Sinan'ın, bugüne kadar 68 resmi maçta kaydettiği 25 resmi golün 13'ünü (yarısından fazlasını) kupada atmış olması enteresan.
Bir önceki turda Konyaspor ile yapılan rövanşta, kaleyi Muslera'ya vererek Ziraat Türkiye Kupası'nı ne denli istediğini ortaya koyan Fatih Terim'in, Akhisar'da sahaya sürdüğü onbir hayli manidardı. Fatih Hoca'nın, geride kalan hafta sonu liderlik koltuğuna oturunca ligdeki şampiyonluk iddiasına dönük oyuncu seçimleri (rotasyon) hayli dikkat çekiciydi.
Hocası belli...
Galatasaray deplasmanda elde ettiği galibiyetle Eskişehir'deki kupa finaline bilet rezervasyonunu yaptı.
Terim ve talebeleri ligde birer kez karşılaşacakları Beşiktaş ve Fenerbahçe'den biriyle, bir kez de Eskişehir'de oynayacak gibi duruyor.
Sonuçta Galatasaray'ın bu kupaya ne denli düşkün olduğunu anlamak için yeni açılan müzesine bakmak yeterli. Dürüst olmak gerekirse; bir derbi oynanırken, saha kenarında bir kupa bulunması çok heyecan verici bir şey. Bir süredir dillerde dolanan ''deplasman fobisi'' söylemi açısından da önemli bir galibiyetti. Kabul edelim; Galatasaray iyi oynamadı ama, istediğini aldı. Kimse Akhisar için ''kolay deplasman'' diyemez.
Ligin ve kupanın derli toplu oynayan takımlarından biri olan Akhisarspor için elbette ki her şey bitmiş değil. Her ne kadar Galatasaray işi kolaylamış da olsa, Okan Buruk'un İstanbul'daki rövanşta galibiyet ve final için oynayacağından eminim.
Neticede hocası belli…
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.