Taraftar!
İnsan kalitesine yatırım yapılmayan ülkelerde maçlardan sonra sürekli savaş ve birilerine istifa cığlıkları atılır. Herkes kendinde olmayanı başkasında arar. Başı sıkışınca sozde adalet isteyenlerin kısır dongusu, ganimet avcılığının en buyuk ovgusudur futbol. Eskiden alın terinin ve emeğin el orgusu bilinirdi de şimdilerde gercek adalete kapatılan kapıların surgusudur futbol. Suçlarıyla güçlenen ağaların attığı sağlam temellerin eseridir bunlar! Dünleri yargılamadığımız icin bugunlere geleceğimiz belliydi.
Ahlak çemberi gittikce daralırken her şeyimizi kaybediyoruz, en onemlisi de vicdanımızı. Biliyoruz ki hayat adına belge olarak sunulan maddi boyutlar, kendini asaletten de soyutlar adaletten de. Sadece yoneticiler, teknik adamlar ve populerlik meraklısı yorumcular değil, kimse adalet istemiyor, her şartta kendinden yana olanı istiyor. Çünkü beyinlere enjekte edilen zehrin tadını alanlar şiddete nefrete ve haksızlığa doymuyorlar.
Oysa bir zamanlar karın aclığından once duşunce aclığını doyurmak daha anlamlı beslenme bicimiydi. Şimdiki zamanın kirli penceresinden bakınca gorulmez ama bir zamanlar bu topraklarda sevgi ve saygı vardı. Kimse kimsenin sırrını dile vermezdi de birinin ihtiyacı olsun elde avucta ne varsa gozunu kırpmadan verirdi. Kucucuk kız cocuklarına bile musallat olan ahlaksız sosyal medyaya karşı vermemiz gereken mucadele varken, bir pozisyonun etrafında pervane olmak nasıl da utanç verici.
Ben hala o yılların özlemindeyim. Bir gazozu iki kişi icerken bile dibindekini arkadaşımıza bırakmaktan vazgecmeyen cocukların dunyasında. Gercek buyukluğunun duruşta olduğunu savunurken, modası gecmiş gerceklerin ne yazarlıkta ne insanlıkta değeri olmadığı biliyorum. Hic onemli değil. Biz modayı takip etmedik zaten. Hayal ürünü yaşadığımızı düşünenler de varsın bizi okumasın.
Bizler klasikleri de yerde bulduğumuz gazete sayfalarını da okuyarak buyuduk. Futbolun ve medyanın icinde guzel insanlar vardı. Onlar her zaman sırtımızı emanet ettiğimiz, parayla pulla işi olmayan yol arkadaşlarıydı. Kafesi de sevmediler akvaryumu da. Durustluğu sevdiler gercek adaleti, emekcileri. O insanlar sadece inandıkları değerlere "ev sahipliği" yaparken ne gercek anlamda ev sahibi olabildiler ne otomobil. Sonraki zamanda onların sadece giydikleri pantolonların değil kollarındaki saatin bile modası gecti. Sosyal medyada kucucuk bir kıza "şerefsizlik" yapanlara kaldı meydan!
Bakarsınız ruhlarda adalet ayaklanır yeniden, insanlığın kotu tarafını temsil etmekten vazgecilir. Kendileri gibi duşunmeyenlerle meydan muharebeleri son bulur. Nefse hakim olunur haksızlığa yargıc. Yuzler kızarır kullanılan cumlelerden. Kara para kasalarına ve kolay yoldan elde edilen populerliğe değil saygınlığa gosterilir itibar. İnsanlar kendilerini terbiye ederler belki, sosyal medya mezbahalarında linc devriyesi olacaklarına. Bunlar gercekleşir mi? Hiç sanmıyorum!
Zaman geçiyor, her şey birbirinin icinden geciyor. Yorumlarında işlerine gelince omuzlarına tufek asanlar, işlerine gelmeyince korkularıyla saklambac oynuyorlar. Yoneticiler ve teknik adamlar ganimet avcısı. Bunlara alkış tutanlar utansın. Kotulere bile arka cıkıp, "bizden olsun camurdan olsun" diyenler. Hukukun ve adaletin karşısında kucuk dilini yutanların tarafını tutanlar. Onlar cocuklarına boyle bir miras bırakırken kendileriyle gurur duysun! "Haksızlığa karşı durma taraftarı" olmak herkesin harcı değil çünkü.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.