Galibiyetler iyi ya sonra?
İkinci yarıya üç galibiyetle fırtına gibi girdi Trabzonspor.
Bu galibiyetler hem puan cetvelinde bir hayli sıra atlatırken hem de korkutucu unsur olmaktan yana sınıfta kalan Trabzonspor'un küllerinden alevlenen bir köz misali silkinmesini sağladı.
Ayrıca rakiplerine "Durun bakalım bu lig daha bitmedi, biz buradayız" mesajı verdi.
Ama Trabzonspor'un eskiden beri kötü bir huyu var: Birkaç maç aldıktan sonra 'ben neymişim be abi" havasında sahaya çıkıyor.
Buna çok dikkat edilmeli. Bu tabii işin psikolojik tarafı. Hani eskilerde hatırlarsanız.
Rakiplerimiz maç ve puan kaybedince 'Şimdi bu maçı alınca biz zirveyi yakalayacağız' diye.
Fakat gel gör ki küme adayı takımlara Trabzon'da dahi takılıp yüz üstü devrildi takım.
İşte bunları hatırlatmak istedim.
Gelelim transferler meselesine; son yapılan transferler daha iyi gibi gözüküyor. Tabii alınan sonuçlara göre konuşuyorum.
Trabzonspor'un önünde üç tane önemli maç var. Osmanlıspor, Galatasaray ve Beşiktaş ile karşılaşacak.
Ovayı yürüdü, geldi zirvelere.
Sakın 'boş' vermeyin
Peki şimdi ne yapmak lazım? Bordomavililer bu üç maçı galip bitirmeli, sonra da özellikle iç sahada rakiplere puan olarak zırnık dahi koklatmamalı ki korkutucu unsur olduğunu gelecek sezona taşıyabilsin.
Şimdi gelelim teknik bir meseleye...
Takımın sezon başından beri süregelen en büyük zaafı, ataklarda topu taşıyan adamın pas vereceği futbolcuların ceza sahasında çoğalamama ya da geç kalma hastalığı 3 maçta alınan dokuz puana rağmen halen devam ediyor.
Bu konu malumunuz çok önemli.
Noktayı koymadan önce bu meseleyi de hatırlatmakta fayda gördüm.
İyi gidiyorlar, aman sakın ola 'boş' vermeyin, işi sıkı tutarak aynen devam edin.
Sonuçta taraftarın beklentisi de bu.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.