Neden mi kaçtı?
Trabzon'un şu son durumda kafaları karıştıran ve bir türlü akıl erdirilemiyen, elden uçan şampiyonluk hikayesinin istifham dolu kapalı kapılarını düşünüp, konuya acaba nasıl akıl erdiririm diye düşündüm durdum.
Bir kere ilk yarıda 13 galibiyet, 3 beraberlik, 1 mağlubiyet ile 42 puan almış. Antalya, Kayseri ve Eskişehir ile berabere kalırken kendi sahasında Manisa'ya farklı olarak (3-1) mağlup oluyor.
Trabzonspor 42 puanla lider iken, Bursaspor 37 puanla ikinci, Fener ise 33 puanla 3. sırada idi.
İkinci devreye gelince; 17 maçta 12 galibiyet, 4 beraberlik ve 1 de F.Bahçe'ye mağlubiyeti var.
Dikkat çekici nokta ise ve zannederim teknik heyetin tehlikeyi sezemediği... İlk yarıda berabere kaldıkları takımlarla 2. yarıda da -Ankaragücü ilavesi ile- berabere kaldıklarını görüyoruz.
Ne tuhaf değil mi? Hani maçların dikkatle izlenmesi ve gelecekte muhtemel tehlikelerin ve puan kayıplarının tedbiri ne oldu?
* * *
Fakat şunu da ıskalamak istemiyorum:
Bu uzun maratonda 102 puan mevcut. Hem Fener hem de Trabzonspor bu puanların 82'sini topluyor. Sadece kayıp 20 gözüküyor. Şimdi dikkat... Colman'ın Fenerbahçe maçında kaçırdığı sonra da fazla üzerinde durmadığımız penaltının nelere mal olduğunu anlayabildiniz mi? Bu kaçan kısmetin bir kar topu gibi büyüyüp şampiyonluğu kaçırmaya kadar uzanacağını kimler tahmin edebilirdi?
Eğer hayat bir tecrübe yumağı ise gelecek yıllarda bir küçük penaltının dahi hesabının yapılmasını diliyorum.
* * *
Şimdi şunu da sorgulamak gerekir:
İkinci yarının başlaması ile ne oldu da devre arası boşluğunda sporcunun iradesi, teknik ekibin ve yönetimin; teknik ekibin iradesinin de yönetimin iradesinin üzerine çıkarak, takımdaki dengeleri ve disiplin fenomenini alt üst etti?
İlk devre Türkiye'nin en iyi futbol oynayan ekibi, 2. yarı ilk altı maçta ligin en kötü takımı haline gelip 9 puan kaybediyor... Olacak iş mi?
Bunları fazla detaylamadan:
1- Yapılan transfer hataları.
2- Hazırlık çalışmalarında eksik kadro ve yetersiz çalışma.
3- Puan zenginliğinin taşıdığı rehavet, rahatlık ve aşırı güven.
4- Özellikle yerel medyanın ve ulusal medyanın takımı bilerek veya bilmeyerek gazlayıp, şampiyon ilan ederek dolmuşa bindirmesi.
5- Gereksiz ve fuzuli seramoni ve merasimlere iştirak.
6- Zamansız kongre ve istifaların takım üzerindeki olumsuz darbeleri...
* * *
Bir de şu "Gönüllerin şampiyonu" lafı, yani züğürt tesellisi deyimi var.
Evet bu takım başarılı olmuştur... Fakat bu deyimin arkasına saklanıp, 1996'da da aynı deyimle teselli bulmaya çalışan gurubun peşine takılırsak, bu takımı 28 yıl daha geriye atmış oluruz.
Bakın bu tabiri kullanıpta kendimizi avutursak gerçek şampiyonluk yolunu asla bulamayız.
Tüm engellere, engellemelere ve yanlışlıklara rağmen Trabzonspor genel tablo içerisinde şüphesiz başarılı olmuştur.
Yarışta olmak elbette güzel zevkli ve heyecan verici bir olay.
Şampiyon olamadık ama "Gönüllerin şampiyonu olduk" derseniz, o zaman hata yapar hedefi küçültürsünüz.
Bunlar kendimizi rahatlatmak hafifletmek amaçlı söylenen beyhude sözlerdir. Şimdilik bu kadar gelecek haftaya başka konulara devam.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.