Ne 45 dakikaydı!
Real Madrid'in anlı-şanlı yıldızları dün geceyi ders olarak bir yere not edeceklerdir.
Futbolun rehavete izin vermeyen bir oyun olduğunu bir daha unutmayacaklardır.
G.Saray belki yarı final biletini alamadı ama maçın son 20 dakikasında, "Ya olursa" dedirtti ya o yeter! Aslında Real Madrid, maça ciddiyetle başlamıştı.
Hem Ronaldo'nun golü, hem de yakaladıkları pozisyonlar, turu almayı ne kadar istediklerini göstermişti. İlk yarı boyunca Galatasaraylı futbolcular arı gibi çalışkandı. Ama iş bal yapmaya gelince pek başarılı değillerdi.
Muslera'nın kurtardıkları farkı engelliyordu. İlk yarının tek tesellisi Sneijder'in biraz olsun oyunun içinde bulunmasıydı.
Real'e ders verdik
İkinci yarı başında Amrabat'ın oyuna girmesi maçın kaderini de değiştirdi. Realli futbolcuların vurdumduymazlığı, Selçuk'tan Sneijder'e, Amrabat'tan Drogba'ya hücumcuların hareketliliği bazı şeylerin değişebileceği sinyallerini veriyordu. Sneijder'in görüşü ve Eboue'nin harika şutu beraberliği getirirken Real Madrid artık o rehavetten dönüşün zorluğunu yaşıyordu. Beraberlik golünden sonra oyun tamamen Galatasaray'ın eline geçti. Riera da devamlı ileri çıkıyor ve sarıkırmızılılar ilk yarının aksine etkili geliyordu.
Ortada ne Ronaldo kalmıştı ne Mesut. Selçuk oynuyor, Sneijder oynuyor, Amrabat oynuyordu.
Hollandalı inanılmaz bir gol kaçırdıktan sonra bunu telafi eden golü attı. Hemen sonrasında ise Didier Drogba'nın topuk golü geldi.
Bu maçın sonucunda tur gelmedi.
Ama Galatasaray, dünyanın en önemli, en güçlü takımlarından birine sadece 45 dakika oynayarak gerçek bir ders verdi.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.