Engin'in dönüşü
Öyle bir Ankaragücü ile oynuyor ki Galatasaray, kaleci hariç kim çıksa maça girebilecek tek yedeği Güven sanki. Böyle bir takımla oynarken çok farklı bir duygu içinde olabilirsiniz.
Hele bir de o takım, karşılaşmaya beklenenden daha agresif başlamışsa. Belki de maçın kader anında Rajnoch ile Muslera karşı karşıya kalmışlardı. Bu bir Süper Lig maçı değil de Hollywood filmi olsa Rajnoch ağır çekimde topa vurur Muslera sağına yatıp çıkarırdı yavaşça.
Galatasaray için ilk 12 dakikada Muslera'nın dışında biri daha vardı ki bu kötü starta rağmen umutları yeşertiyordu.
Çoğumuzun, benim de, kafasında binlerce soru işareti çaktıran bir damdı bu. Engin Baytar, potansiyelini bulamamış adamlar mezarlığına gitmek üzereyken Fatih Terim tarafından elinden tutulan bir isimdi. Ve dün gece Galatasaray'ın saha içinde gerçek anlamda üst düzey performans gösteren tek adamıydı.
Daha organize olmalıydı
Rajnoch'un kendi kalesine attığı golün ardından belki asistte ve golde adı olmasa da Engin, oyunu koparan sayının yaratıcısıydı. İkinci gol öncesinde kaptığı ve ileri taşıdığı top, maçın kalan bölümünde pek de umut verici bir görüntü çizmeyen Galatasaray'ın 3 puanı cebe atmasını sağladı. Engin dışındaki Galatasaraylı futbolcular en iyi günlerinde değildi. Açıkçası 20. dakikada 2-0 öne geçen bir takımın bu rahatlıkla daha organize olması gerekirdi.
Ne var ki Tisdell'in zaman zaman yaptığı savunmanın azabını bozucu hareketler ve orta sahada Ankaragücü'nün pes etmeyen görüntüsü karşısında bir türlü skor arttırıcı pozisyonlar üretemediler. Galatasaray için sonucun çabuk alınması rahatlatıcıydı. Engin'in performansı, eleştiri yağmurundan bunalan Kazım'a şemsiye gibi gelen golü, Milan Baros'un oynadığı kısa sürede skor yapması ve kaleci Muslera'nın moralinin yerine gelmesi pozitifti. Ama hâlâ kopuk kopuk oynayan bir Galatasaray var.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.